HÜLYA ŞEKERCİ - MEZUNİYET TÖRENLERİNDE “ZIVANADAN ÇIKMAK” LAİKLİK ŞARTLARINDAN MIDIR? - 15 Haziran 2024 Cumartesi

HÜLYA ŞEKERCİ - MEZUNİYET TÖRENLERİNDE “ZIVANADAN ÇIKMAK” LAİKLİK ŞARTLARINDAN MIDIR? - 15 Haziran 2024 Cumartesi

HÜLYA ŞEKERCİ - MEZUNİYET TÖRENLERİNDE “ZIVANADAN ÇIKMAK” LAİKLİK ŞARTLARINDAN MIDIR? - 15 Haziran 2024 Cumartesi


Eğitim sürecinin sonuna geldik. Süreç sonunda hazırlanan hem öğrencilerin hem de velilerinin oldukça değer atfettiği mezuniyet törenleri, özellikle sosyal medyada çok tartışılan konulardan birisi oldu. Tartışmanın temelinde, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Mayıs ayının 30’unda “Mezuniyet Günü Etkinlikleri” adı altında yayınladığı ve uzun yıllardır velileri rahatsız eden konular hakkında yapılmış doğru bir müdahaleyi içeren genelge bulunuyor. Genelgede okul öncesi ve ilk öğretim seviyesindeki öğrencilere hazırlanacak mezuniyet etkinliklerinin yaşlarına ve pedagojik esaslara uygun yapılması gerektiği belirtiliyor. Bununla birlikte velileri zora sokabilecek okul dışında yapılması düşünülen törenleri yasaklıyor. Ayrıca genelgede etkinlik esnasında Okul Aile Birliği ve öğretmenlerin elbirliği ile öğrencilerin zararlı alışkanlıklar, olumsuz davranışlar ve aşırılıklardan korunması gerektiğinin altı çiziliyor. Bakanlığın genelgesinde altı çizilen hususların velilerden gelen şikayetlerin sonucunda hazırlandığını tahmin etmek güç değil.  Çoğumuz popüler kültürün yoz şarkılar eşliğinde daha dört- beş yaşına yeni ulaşmış çocuklara giydirilen absürd kıyafetlerle dans ettirildiğine şahit olmuşuzdur. Yine giderek ticarete de dönüşen mezuniyet törenleri için okul dışı mekanların tutulması ve masrafların velilere dayatılması konusunda da çok sıkıntılar yaşamışızdır.

Gebze’de bir mezuniyet töreni ve alevlenen tartışmalar

Bakanlığın yayınladığı genelgeyi uygulamaya çalışan okullardan birisi Gebze Alaettin Kurt Anadolu Lisesi. Velilere mezuniyet töreni öncesinde bir belge gönderilerek bakanlığın yayınladığı genelgede yer alan hususlara dikkat edilmesi isteniyor. Mezuniyet gününde ise birkaç öğrenci sınırları aşan kıyafetlerle gelince Okul Aile Birliği olaya müdahale ederek öğrencilerle konuşuyor. Yaşanan ufak tefek tartışmalardan sonra öğrenciler ikna edilerek mezuniyet cübbeleri giydiriliyor ve törene bu şekilde katılmaları sağlanıyor. Neticede törene katılmayan, alınmayan hiçbir öğrenci olmuyor. Dışarıda tören öncesi öğrencilerin beklediği süreçte alınan bazı video kayıtlarının sosyal medyaya düşmesiyle olay büyüyor ve laiklik tartışmasına dönüşüyor. Atılan twitlerle, yapılan yorumlarla yine “laiklik elden gidiyor, şeriat getirecekler, gelinen nokta içler acısıdır” gibi ifadeler tedavüle sokuluyor. Bu durum, Milli Eğitim bakanının açıklama yapmak zorunda kalmasına ve bakanlığın soruşturma açmasına neden oluyor. Tabi ilerici (!) örgütler okul kapısına “gerici baskılar bizi yıldıramaz” yazılı afiş asmayı da ihmal etmiyor.

whatsapp-image-2024-06-15-at-20-38-25.jpeg

Laiklik turnusolü “balo”lar

Genelge yayınlandıktan sonra televizyon kanallarında ve bazı medya organlarında konunun mezuniyet törenleri değil de “mezuniyet baloları yasaklandı mı? şeklinde yöneltilmesi oldukça manidar ve soru soranların ajandalarını göstermesi açısından önemli. 

Burada “balo” kelimesinin kullanılmasına projeksiyon tutmak gerekir. Zira bu kelimenin kullanılmasında farkında olunsun ya da olunmasın ülkenin yakın tarihine bir gönderme bulunmaktadır. Zira balo salonları, Cumhuriyet döneminde kadınların Batılı tarzda toplumsal hayata katılımını dayatan en önemli yerlerdir. Bu dönemde kadınlara balolara katılmaları için teşvik etmenin ötesinde baskılar yapılmıştı. Cumhuriyet dönemi baloların durumunu ortaya koyan yazılardan birisi de Sevda Karaca’nın “Ah O Eski Balolar” başlıklı köşe yazısıdır. “1928’den itibaren Ankara Palas’ın caz orkestraları çalan, “Çok Yaşa Gazi Paşa Barı”nda içkiler yudumlanan, bin kişilik salonunda valsler, tangolar yapılan ortamlarında “medenileşen ve Türk’ün asriliğini dünya aleme kanıtlayan” balo katılımcısı kadınların düşürüldüğü trajikomik durumlar da devam eder elbette. Balodan aylar önce ısmarlanan “batı tipi elbiselerin” hep aynı elbiseler olması mı dersiniz, dekolte kıyafetlerin üstüne takılan başörtüler mi istersiniz, baloda rezil olmamak için başlatılan dans kurslarında yorgunluktan bayılanlar mı…

Modernist elitler baloları kadının modernleştirilmesinde bir araç olarak kullanmıştır. Üstelik burada kadın ve erkeğin yalnızca aynı ortamda bulunması değil nasıl eğlenecekleri ne yiyip hangi içkiyi içecekleri de belirlenmiştir. Hedefin Batılı tarzda kadın erkek ilişkilerinin ve eğlencenin örneklendirilmesi olduğu açıktır. Yani Cumhuriyet dönemi modernleştirmesi esasında gardırop modernleştirilmesi idi. Buna göre kadının giydiği Avrupai tarz kıyafet ve erkeklerle tango yapması Batılaşmanın göstergesi olarak yeter bir şarttı. Bu durum, kadının Cumhuriyetin ilk dönemlerinde batılı değerler üzerine kurulu ulus devletin kurulmasında asli unsur görülmeyerek bir araç olarak kullanıldığını belirten kadın araştırmacıları ve feministler tarafından da eleştiri konusu olmuştur.

Bu parantezi kapattıktan sonra gelelim bizim mahallenin yaşanan olaylara karşı tutumuna. Öncelikle gerek genelgenin yayınlanması gerek Gebze’de yaşanan tartışmaların ardından gelen eleştirilere verilen cevapların bildik savunma refleksiyle yapıldığını görüyoruz. Örneğin, Gebze’deki olayda mesele genelgede yer alan “Milli, manevi değerlere ve kılık kıyafet yönetmenliğindeki temel sınırlandırmalara uygun kıyafetler” giyilmediğinden patlak vermişti. Ancak yetkililerin yaptığı açıklamalar törenin yapılacağı yerin doluluk oranı meselesine indirgenmiştir. Buna rağmen, Milli Eğitim Bakanı’nın Gebze’de müdürün velilere genelgeyi hatırlatan bir belge göndermesine “iyi bir başlangıç yapmış” demesi malum medyada ‘flaş’, ‘şok gelişme’, ‘Bakan yapılanları savundu’ gibi cümlelerle verilmişti. Olayı olduğu gibi anlatıp öğrencilerden istenen talebin son derece insani, ahlaki ve aynı zamanda pedogojik olduğunu anlatmak bu kadar zor olmamalı! Bir genelge yayınlanıyorsa bu genelgedeki haklı taleplerin arkasında durmak ve iletişim kazası diyerek çalının arkasından dolaşmamak gerekmez mi?

Teşhirciliğe kılıf aranıyor!Teşhirciliğe kılıf aranıyor!

İlahiyat Fakültesinde mezuniyet töreninde Kur’an-ı Kerim tilaveti

Öte yandan Gebze’deki olayda açıklığın teşhir boyuta taşındığı kıyafetleri özgürlük olarak algılayan zihniyet, İstanbul İlahiyat Fakültesi’nin mezuniyet programının hem üniversitenin merkez kampüsünde gerçekleşmesi hem de törenin Kur’an tilavetiyle başlamasından rahatsız olmuş! Programın “2024 AKP Türkiye’sinde alternatif” bir tören olduğunu söyleyen provokatöre ise İlahiyat Fakültesi Dekanlığı şöyle bir açıklama yapmış: “Öğretim programındaki ana derslerden birisi olan Kur’an-ı Kerim’in mezuniyet programında okunması programı alternatif yapan bir tercih değil fakültenin tanımının gereği doğal bir uygulama olarak kabul edilmelidir.”

Balolarla modernize edilmeye çalışılan bu ülke insanı şimdi de mezuniyet törenleri üzerinden laiklik kriterlerine tabi tutuluyor. Üstelik bu kriterlerin içinde okuma, düşünme, eleştiri değil de eğlence adına ahlaki sınırları zorlama, açılıp saçılma var. Bu nedenle yüzyıllar öncesinde kalmış ve sosyal bilimcilerin artık yüzüne bakmadığı “ilerlemeci” yaklaşımla hala terbiye edilmeye çalışılan muhafazakâr kesim, azınlık ama kuru gürültü çıkaran bu güruha karşı net tavır almalıdır. Zira taraf olmadığımızda kimseye yaranamadığımız gibi bertaraf oluruz.

meb-2024-40-sayfa-1.jpg

meb-2024-40-sayfa-2.jpg

 

 

Kaynak: Mezuniyet törenlerinde “zıvanadan çıkmak” laiklik şartlarından mıdır? - HÜLYA ŞEKERCİ