Hayrettin Karaman - Tefrika ve tekfir (gavur oldun demek) ümmetin başına belâdır 03 Tem 2022

Hayrettin Karaman - Tefrika ve tekfir (gavur oldun demek) ümmetin başına belâdır 03 Tem 2022

Hayrettin Karaman - Tefrika ve tekfir (gavur oldun demek) ümmetin başına belâdır 03 Tem 2022


Ebü’l-Abbâs Ahmed b. İdrîs el-Hasenî el-Arâişî el-Fâsî (ö.1253/1837) Faslı, İdrîsiyye tarikatının kurucusu, İslamî hareket öncüsü, müceddid bir mutasavvıftır. Öğrencisi meşhur Senûsî gibi Selefî İslâm anlayışı ile tasavvufu uzlaştırmaya ve ümmeti bölen gereksiz ihtilafları tefrikaya varmadan çözmeye çalışmıştır. Ne yazık ki, hemen her zaman olduğu gibi uçtakiler onunla da uğraşmış, defalarca hayatına ve huzuruna kastetmişlerdir. Bu zatın, kendisini saldırı hedefi kılan Vehhâbîlerle 1245 h. yılında yapılmış nezih bir tartışması vardır. Güncelliğini koruduğu için –olayın şahitlerinden İbn Âkiş’in kaleme aldığı metinden de alıntılar yaparak– bu ibretlik tartışmayı birkaç yazıda aktaracağım.

İbn İdrîs seksen yaşına merdiven dayadığında vekili sıfatıyla Mekke’de bıraktığı Senûsî dışındaki bütün talebeleriyle birlikte Yemen’e doğru yola çıktı. Yemen ulemâsı kendisine büyük bir saygı ve ilgi gösterdi, ondan azami istifade etmeye çalıştılar. İbn İdrîs önce güneydeki Mukha şehrine gitti, dört ay sonra Zebîd’e geçti. Zebîd’de şehrin müftüsü Abdurrahman b. Süleyman’ın misafiri olarak bir yıl kaldı. Zebîd’den Beytülfakih-Hudeyde yoluyla Kıtay ve Bâcil’e geçti. Gittiği her yerde görüşlerini yaymaya çalıştı. Karşılaşmadığı ancak şöhret açısından yarıştığı Yemenli müçtehit âlim Şevkânî’nin kendisinden müspet olarak bahsetmesi, durumunun daha da kuvvetlenmesini sağladı. Yemen’in önde gelen âlimleriyle tanışarak ders okuttu. Ancak bir süre sonra Fas’ta ve Mekke’de karşılaştığı zorluklar Yemen’de de karşısına çıktı ise de fazla büyümeden karşılıklı yazışmalar ve tartışmalar ile yatıştı. İki yıl süren bir seyahatten sonra Ekim 1828’de Asîr bölgesindeki Sabya şehrine ulaştı. Asîr Hükümdarı Ali b. Mücessil kendisini iyi karşıladı. Artık iyice yaşlanan İbn İdrîs Sabya’ya yerleşmeyi düşünüyordu. Ancak daha önce Fas ve Mekke’de olduğu gibi görüşleri burada da tepki uyandırdı. Nasır el-Kubeybî’nin önderliğini yaptığı bir Vehhâbî grubu kendisine karşı muhalefete başladı. Sabya’ya gelişinden bir yıl sonra İbn Mücessil, Kubeybî ile İbn İdrîs arasında bir münazara yapılmasını emretti (Cemâziyelâhir 1245/Aralık 1829). Müridlerinden Hasan b. Abdullah b. Âkîş tarafından kaydedilen bu münazaranın en önemli bölümü, Ahmed b. İdarîs’in, Vehhâbîliğin kurucusu Muhamamed b. Abdülvehhâb’la ilgili görüşleridir. İbn İdrîs şunları söylüyordu: “Biz onun kıymetini inkâr etmiyoruz. Yaptıkları genellikle doğruydu; bid’atları tasfiye etti, fakat onun bu hizmeti aşırılıklar yüzünden berbat edildi.”

Ahmed b. İdrîs 21 Receb 1253’te Sabya’da vefat etti. Soyundan gelen bir kol, Asîr-İdrîsî Hanedanı adıyla Güney Arabistan’da 1933’e kadar devam eden ve bu tarihte Suudî Devleti’ne katılan mahallî bir devlet kurdu.

Ahmed b. İdrîs’in talebeleri Avrupa’nın saldırılarına karşı direniş hareketlerine önderlik etmişlerdir.

İbn İdrîs ile Vehhâbîlerin tartışması

Ahmed b. İdrîs Yemen’nin Sabya kentinde iken yeni zuhur etmiş ve en hararetli dönemini yaşayan Vehhabiliğin buradaki mensupları onun bazı düşünce, inanç, fetva ve davranışlarına karşı çıkmış, aleyhinde dedikodu yapmakla yetinmemişler, önde gelen muhalif Abdullah b. Sürûr ithamlarını bir kitapçık haline getirip Emîr’e göndermiş, onun ve tabilerinin buralardan sürülmesini istemişlerdi. Emîr başta büyük bir âlime bu kitapçığı göndererek fikrini sordu, o âlim, “Şeyh’in değil, bu bağnaz cahillerin sürülmelerinin uygun olacağını” bildirdi, fakat Emîr onların etkisi altında kaldı, itiraz edilen hususları terk etmezlerse oradan sürülmelerini valiye emretti. Vali bunun uygun olmadığını, Şeyh’in pek çok ve önemli bağlılarının bulunduğunu, sürmek yerine itirazcılarla bir araya getirilerek hakemler huzurunda tartışma yapmalarının sağlanmasını teklif etmiş, Emîr Ali b. Mücessil bu teklifi uygun bulmuştu. Sabya’ya geldiğinde bölgenin âlimlerini topladı, onlarla istişare etti, hemen tamamı İbn İdrîs’in büyük bir âlim ve mürşit olduğunu, ona muhalif olanların onu anlayacak derecede bilgi ve zekâ sahibi olmadıklarını, allâme Şevkânî gibi bir zatın bile İbn İdrîs hakkında övücü sözler söylediğini ifade ettiler. Sonunda Emîr, âlimler meclisinde iki tarafın tartışma yapmalarına karar verdi. Belirlenen günde bir araya gelindi, bir tarafta İbn İdrîs, karşısında ise İbn Sürur, Nâsır el-Kubeybî ve daha birkaç Vehhabî vardı.Tartışmayı gelecek yazıda bütün olarak vereceğim.