HAYRETTİN KARAMAN - KÖLE VE CARİYE MESELESİ - 12 Mayıs 2024 Pazar

HAYRETTİN KARAMAN - KÖLE VE CARİYE MESELESİ - 12 Mayıs 2024 Pazar

HAYRETTİN KARAMAN - KÖLE VE CARİYE MESELESİ - 12 Mayıs 2024 Pazar


İslâm’ın yumuşak karnı sanılan veya böyle takdim ve telkin edilen bazı konular vardır, bunlardan biri de kölelik ve cariyeliktir. Bu konuda kafası karıştırılmış veya kendisi kafa karıştırmak isteyen bir kişiden gelen sorularla cevaplarını takdim ediyorum:

Ahzab 59. ayette tefsirde cariyelerin başörtüsü takmaması gerektiği belirtiliyor. Burada hür kadınların şeref durumları daha yüksek olduğundan dolayı örtmek zorunda olduğu yazıyor. Şimdi benim sorularım şunlar:

1) Tesettür fıtrî ise neden cariyelere de olmuyor?
2) Birçok dini kitapta Allah’ın insanların dış görünüşüne, makamına bakmadığı belirtilir ama burada sırf cariye olup şeref açısından az olduğundan dolayı başörtüsü takılmıyor. Bu Allah’ın insanların makamına baktığını hâşâ göstermez mi?
3) Ahzab 59. ayette rahatsız edilmemeleri için tesettür getiriliyor, hâşâ Allah niçin getirmemiş? Onlar da rahatsız edilecek ama tesettür olmadığından ötürü, öyle mi?
4) Bu bir net köle, cariye ayrımı değil mi?
5) Allah’ın hâkim olup abes iş yapmayacağı söyleniyor, hâşâ yüz bin defa hâşâ! Allah cariyelere ve topluma fayda sağlayacak bir şeyi neden yaptırmaz?
6) İslâm’da köle ve cariye Allah katında neden eşit değil, başörtüsü takmıyorlar.
7) Allah katında eşitse toplum katında neden değil? Allah’ın ne dediği daha önemli değil mi?
8) Allah, hükümlerinde toplumun hakkını mı gözetmiş? Çünkü toplum öyle görüyordu ya.
9) Halkın iyiliğini gözetiyorsa başörtüsü getirilmesi daha iyi olmaz mı, zina önlenmiş olur böylece.
10) Sonradan cariyeler tesettüre girdi mi?
Lütfen, detaylı bir açıklama istiyorum.

Cevap
Sorularınızın cevaplarını içinden çıkarabileceğiniz bir açıklama yapacağım:

Köle ve cariye hür bir insanın malı olan, kendilerine ait hakları yok denecek kadar kısıtlı bulunan kadın (cariye) ve erkek (abd, rakik) insanlardır. Kölelik ve cariyelik İslâm’dan çok önceki devirlerden beri vardır. İnsanların köle ve cariyelere bakışı, onlara tanıdıkları haklar ve muamele biçimleri de değişik olmuştur. İslâm geldiğinde dünyada ve Arabistan’da kölelik çok yaygın bulunuyordu. Köleliğin birden kaldırılması sosyal ve ekonomik birçok probleme yol açacaktı; köle sahiplerinin ekonomik ve sosyal hayatları kölelerin varlığı üzerine kurulmuştu. Hayatlarında hürriyeti tanımamış ve tatmamış olan köleler de birden serbest bırakıldıklarında ne yapacaklarını şaşıracak, belki eski efendilerine başvurarak köle olmalarını isteyeceklerdi. Bu yüzden İslâm, köleliği birden kaldırmak yerine önce kölelerin durumunu ıslah etmeyi, onlara -kendi iradeleriyle çalışıp bedellerini ödeyerek hür olmak dâhil- bir takım haklar tanımayı tercih etti. Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkması için de tedbirler aldı, kurallar koydu.

Kölelerin durumlarını ıslah için alınan tedbirlere bazı örnekler vermek gerekirse: Kölelere hakaret ve işkence etmek yasaklanmış, sahipleri ne yiyor ve giyiyorlarsa onlara da onların yedirilip giydirilmesi istenmiş, güçlerinin yetmediği veya zorlanacakları işlere koşulmamaları, koşulurlarsa sahiplerinin onlara yardım etmeleri emredilmiştir. Bu haklar o kadar geniş tutulmuştur ki Cevdet Paşa bu yüzden şu vecize cümleyi ifade etmek durumunda kalmıştır: “İslâm’da köle almak, köle olmak demektir.”

Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkmasına yönelik tedbirler içinden şu kadarını hatırlatalım:

a) Bir köle bedelini ödeyerek hür olmak isterse -kölenin durumu müsait olduğu takdirde- sahibi bu teklifi kabul edecek ve ona bazı günler bu maksatla çalışması için izin verecektir.
b) Kölelerin bedelleri ödenerek azat edilmeleri için zekât bütçesine ödenek konmuştur.
c) Sahibi, kadın köle ile karı koca hayatı yaşar da cariye çocuk doğurursa bu çocuk hür olduğu gibi anasının da statüsü değişmekte, “ümmü’l-veled” adını alan cariye artık alınıp satılır olmaktan çıkmaktadır.
d) Devamlı köleleştirmenin kaynakları ortadan kaldırılmış, geçici olarak ve daha ziyade misilleme zorunluluğu yüzünden savaş esirlerinin gazilere dağıtılması, yönetimin kararına bağlı bir seçenek olarak uygun görülmüştür. Bunun dışında hür bir insanı köleleştirmek şiddetle yasaklanmış, Hz. Peygamber (s.a.), “Bunu yapanlar kıyamette karşılarında dâvacı olarak beni bulacaklar” buyurmuştur. Harp esirlerine yapılacak muamele hakkında karar vermek devletin yöneticilerine bırakıldığı için yöneticilerin “karşılıksız salma, bedel ile serbest bırakma, Müslüman esirler ile değişme” gibi bir karar vermeleri halinde köleliğin hiçbir meşru kaynağı kalmamış olacaktır.
e) Yemin edip vazgeçme, Ramazan orucu tutarken cinsel temas yaparak oruç bozma, kaza yoluyla adam öldürme gibi birçok durumda kölesi olana köle azat etme mecburiyeti getirilmiştir. Böyle bir mecburiyet olmadığı halde köle azat edenlere büyük mükâfatlar vadedilmiştir...
Bütün bunlara rağmen İslâm tarihinde köleliğin devam etmesi ve bu insanlık ayıbını başka milletlerin, oldukça geç de olsa Müslümanlardan önce kaldırmaya teşebbüs etmeleri Müslümanların kusurudur; dinlerini iyi anlamamaları, Allah ve Resulü’nün maksadını gerçekleştirme konusunda titiz davranmamaları, dünya menfaatini ahiretinkine tercih etmeleri yüzünden bu böyle olmuştur.

Sorunuzda geçen Ahzâb sûresinden sonra inen Nûr sûresindeki örtünme, devamlı ve iffeti korumaya yönelik bir farzdır. Burada emredilen cilbâb giyme ise asayişi korumayı ve tacizi önlemeyi hedefleyen geçici bir tedbirdir. Toplum içinde câriye kalmayınca veya hür-câriye farkını ortaya koyacak başka bir işaret bulunduğunda ya da tâcizi engelleyecek farklı tedbirler alma imkânı hâsıl olunca dışarı çıkarken, usulüne göre tesettür (kapanması gereken yerlerin örtülmesi) yapıldıktan sonra bir de, hür kadın alâmeti olarak cilbâb vb. elbiseler giymek gerekli olmaktan çıkmıştır. Fıkıh kitaplarında tesettür anlatılır, cilbab şartı yoktur. Elbisenin teni gösterecek kadar ince olmaması, vücut hatlarını ortaya koyacak kadar dar olmaması vb. anlatılır.

Cariyelerin namazda ve namaz dışında, yakınlara ve yabancılara, bu arada karşı cinse karşı nasıl giyineceği, örtüneceği konusunda, onları hür kadınlardan ayıran bir âyet veya hadis yoktur. Hz. Ömer yönetiminde -o günkü şartların gerekli kıldığı içtihada dayalı olarak- yapılan bazı uygulamalar; yani onların hür kadınlar gibi giyinmelerinin yasaklanmış olması, daha sonraki içtihat ve düzenlemelere örnek olmuştur. Müçtehitlerin bir kısmına göre onlar da hürler gibi örtüneceklerdir. Bir kısmına göre ise, işleri ve hayatlarının zorunlu kıldığı ölçüde açılabileceklerdir.

Bugün dünyayı birkaç kapitalist dev şirket yönetiyor, onlar efendi, başkaları modern kölelerdir. Siyasi ve ekonomik hürriyeti tercih edenler sopa (darbe, suikast, tehdit, ambargo…) yemektedirler. Bu zulümdür ve İslâm buna karşıdır. Müslümanlar madde ve manada güçlenerek bu zulmü ortadan kaldırmakla yükümlüdürler ve onlardan başka da bunu yapacak (ümmet) yoktur.

 

Köle ve cariye meselesi | Hayrettin Karaman (yenisafak.com)