Altı hafta kadar önce, Siyonist İsrail’in yıllardır devam eden zulmünün yeni versiyonu henüz başlamamışken “Filistin’e Nasıl Yardım Edilebilir?” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıda şu satırlar da vardı:
“…Genel olarak da insanoğlunda kanıksama psikolojisi var; bu yüzden artık, hemen her gün Siyonistlerin, Filistin’de bir veya daha fazla evi yıkması, birkaç masumu öldürmesi, yakalayıp hapsetmesi, kolunu bacağını kırması… sıradan bir haber gibi gelip geçiyor.
Ne yapsınlar mı diyorsunuz?
1. Dua etsinler.
2. Bu kahraman, mağdur ve mazlûm halka her türlü yardım etsinler.
3. Fertler ve devletler olarak İsrail ekonomi ve ticaretine destek olmasınlar, aksine bu alanı baskı aracı olarak kullansınlar.
4. Birleşmiş Milletler Teşkilatında kınama ve engelleme kararları yıllardır ve defalarca alınıyor; beş iri devletin biri ikisi, veto hakkını kullanarak bu kararların Güvenlik Konseyi’nde de karara bağlanıp icraya dönüşmesini engelliyorlar. Cumhurbaşkanımız yıllardan beri “Dünya beşten büyüktür” gerçeğini dile getirerek BM ve Güvenlik Konseyi’ndeki düzenin değişmesini savunuyor, 208 ülkeden beşini çıkarınca geriye 203 ülke kalıyor; bu ülkeler, madem çoğunlukla İsrail zulmü konusunda doğru karar alıyorlar bu değişim teklifini de desteklesinler, devamlı gündemde tutsunlar.
5. Beş iri devlet, 203 devleti yok sayıyorsa, onların kararlarını kale almıyorsa siyasi, askeri, ekonomik, ticari… alanlarda bu beş devlete (hangileri veto ediyorsa onlara) baskı yapsınlar, imkân ve menfaatlerini kısıtlasınlar.
Bu iri devletlerin cebir ve/veya hile ile diğer devletlerden elde ettikleri büyük menfaatler, imtiyazlar, imkânlar var; bunların bir kısmı bile onları yola getirmeye yeter; ancak bunun da yolu birliktir. Mağdurları birbirine düşürüp durumdan yararlanarak sömürmeye ve zulme devam ediyorlar. Artık yeter, uyanıp kendimize gelelim, oyuna gelmeyelim, ortak menfaatte birleşelim, hatta geçici değil, uluslararası daimi birlik oluşturalım.
203 devlet, gerektiğinde imkânlarını kullanarak beşten büyüklüğünü gösterip yukarıda saydığım ve daha da çoğaltılması mümkün olan tedbirleri bütün mazlûm milletler ve topluluklar için uygulasınlar.
Eğer hak, hukuk, vicdan, insanlık adına bunu yapmazlarsa, kılları kıpırdamazsa şunu unutmasınlar:
Bir gün sıra kendilerine de gelebilir.”
İşte bu yazdıklarım o gün tam yapılsaydı veya bugün yapılsa zulüm bu denli olmaz, olamaz.
Bugün yalnızca “zalim İsrail’i destekleyen ve zulmüne karşı çıkmayan kurum, kuruluş ve ticaret odakları üzerinden neler yapılabilir” sorusunun cevabı olabilecek şeyler düşünüp yazmak istiyorum.
Gözlerini dünya malı, sınırsız kazanç hırsı, bencilik ve bencillik kör etmiş olan ticaret odakları ki, bunların bir kısmı açık, bir kısmı üstü kapalı olarak şu zulme, eşi menendi az bulunur canavarlığa rağmen İsrail’i desteklemeye devam ediyorlar. İşte bunları yola getirmenin ve İsrail’i belki durdurmanın çaresi taptıkları maddi menfaatlerine ket vurmaktır,
Bugün en ucuz, en kolay, en zahmetsiz, en tehlikesiz… cihad (mazlum Filistin’e yardım) İsrail’i destekleyenlerin ürettikleri ve/veya sattıkları hizmetleri ve malları almamak, hatta bunları satanlardan, desteklerini kesmedikçe başka şey de almamaktır.
Evet, zaruretler yasakları bir süreliğine (zaruret durumu geçinceye kadar) serbest kılar, bu yüzden mesela yerine başkasını koymak mümkün olmayan bir alet, bir ilaç, bir madde var ise bu, zaruret miktarı alınır, fakat bunun ötesine asla geçilemez. Asıl milyarlar tutan alış-verişlerin zaruretle uzaktan yakından alakası yoktur. Alışkanlıklarımızı terk edivermek gerekli sonuç için yeterlidir.
Bunu bile yapmazsak kendimize dönüp “Ben neyim, kimim, nasılım, neye inanıyorum, neyi niçin yapıyorum…” diye sormamız, kendimizi sorgulamamız hayati zarurettir; çünkü gerçek hayat buradakinden sonra başlayacaktır.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettin-karaman/en-kolay-cihad-4572425