HAYRETTİN KARAMAN - BİN KERE OKUMAK DEĞİL, BİR KERE YAPMAK

HAYRETTİN KARAMAN - BİN KERE OKUMAK DEĞİL, BİR KERE YAPMAK

HAYRETTİN KARAMAN - BİN KERE OKUMAK DEĞİL, BİR KERE YAPMAK


İnsanlar okuyorlar (mı?), dinliyorlar, konuşuyorlar… Binlerce söz kelime; ilâhî olanı var, beşeri olanı var; bütün bunlar bir eğlence, bir vakit geçirme, bildiğini onaylatma, sevap kazanma gibi amaçlara yönelik oluyor, halbuki bilmekten maksat doğru ve iki cihan için faydalı olanı yapmak olmalı değil midir?

İnsan duyduğu ve bildiği doğruya göre hareket etmezse bunun sorumluluğu daha çok olmaz mı?

Olur!

En hayırlı ve ecirli okuma şüphesiz Allah Teâlâ’nın Kelamı’nı okumaktır; evet bu, anlamadan okumanın da faydası/sevabı vardır, ama bu sevap okusunlar, anlasınlar ve yapsınlar diye verilen bir teşviktir; teşviki alıp gereğini yapmamak olur mu, yakışır mı?

Bu girişten sonra asıl maksadıma geçiyor ve anlamaya, yapmaya yönelik okumaya dair bir örneği ve hatıramı nakletmek istiyorum:

“…Sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: İhtiyaç fazlasını. Allah sizin için âyetlerini işte böyle açıklıyor ki düşünesiniz.” (Bakara:2/219)

“İçki ve kumarın zararından bahsedilip yasaklamaya doğru ilk adımlar atılınca bunları aynı zamanda yoksullara yardım (infak) için vasıta kılan kimseler neyi infak edeceklerini sordular. Allah Teâlâ “Afvı” infak edin, yani “İhtiyaçtan artan miktarı yoksullara, muhtaçlara verin” buyurdu. İnsanların kendilerinin veya yakınlarının muhtaç olduğu mallarını başkalarına vermeleri zor olduğu için bu teklif edilmedi. Aksine insanların yakınlarına infakta öncelik tanıması birçok âyet ve hadiste emredildi, imkânı olanların bir kısım yakınlarına nafaka sağlaması da ona hukukî ve ahlâkî olarak borç kılındı. Bu ihtiyaçlar karşılandıktan sonra mal artarsa sahipleri bunu ne yapacaklar? İşte âyetin ifadesi, amacı ve bu konudaki diğer deliller dikkate alınarak bu sorunun da cevabı iki şekilde verilmiştir: Sahâbeden Ebû Zer el-Gıfârî’ye göre ihtiyaçtan artan malın saklanması, işletilip üzerinden kazanç sağlanması câiz değildir; muhtaçlar bulunduğu müddetçe ihtiyaç fazlası mal onlara verilecektir. İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre ise farz olan servet aktarımı nafaka ve zekâtla sınırlıdır. Bunun dışında kalan infaklar nâfile ibadet hükmündedir; yapana ecir kazandırır, yapmayanı günaha sokmaz. İlgili âyet ve hadislerden, İslâm’ın getirdiği kardeşlik ve yardımlaşma kavramlarından bizde hâsıl olan kanaat ve anlayışa göre toplum içinde temel ihtiyaçlarını temin edememiş insanlar bulunduğu müddetçe bu ihtiyaçları gidermeyen kimseler ihtiyaç fazlası malları sebebiyle sorumlu olacaklardır (ayrıca bk. Zâriyât 51/19).

Yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yardımın geniş bir tabana yayılması, şahsî ve ailevî ihtiyaçlarından artan malı, yiyecek ve giyeceği olan kimselerin bunları yoksullara vermelerinin teşvik edilmesi sosyal adaletin sağlanması bakımından çok önemli ve ileri bir adımdır. Bu geniş infak kaynağı kullanıldığı takdirde toplumda temel ihtiyaçlarını sağlayamamış kimselerin kalması oldukça güçleşecek ve nâdirleşecektir.”

Buraya kadar aktardığım âyet meali ve açıklamasını, 1960’lı yıllarda başlayıp bir grup Müslüman ile uzun yıllar devam ettiğimiz “Kur’an okumalarında” bir gece konu olarak işlemiştik. Anadolu yakasında İmam Hatip Okulu yoktu, Avrupa yakasında bir İmam Hatip Okulu vardı ve ihtiyacı karşılamıyordu. Hayırsever bir grup Anadolu yakasında İmam Hatip Okul binası yapmak için arsa arıyor ve bir türlü bulamıyorlardı. Bizim Kur’an okuma cemaatimizin içinde şimdi merhum olan müteahhit/inşaatçı Ahmed Sani Gezici de vardı. Yukarıda verdiğim bilgiyi alıp evine giden merhum, uyumak üzere yatınca, uyku tutmuyor, düşünmeye başlıyor:

“Benim genişçe bahçesi olan bir villam var, ona bitişik beş dönüm civarında da ayrı bir arsam var, âyete göre bu ‘ihtiyaçtan fazla’ değilse nedir?!”

Ve karar veriyor, yarın arsa arayanlara gidip “Buyurun, bu beş dönümlük ihtiyacımdan fazla arsayı İmam Hatip Okulu binası için veriyorum, binanızı yapın” diye karar veriyor ve hak ettiği uykuya dalıyor.

Acıbadem’deki “Kadıköy Ahmet Sani Gezici Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi” işte bu örnek okumanın eseridir; Ahmed Bey merhum oldu, nice mülkü dünyada kaldı, ama işte bu arsayı ve benzeri ibadetlerini yanına alıp ebedî aleme göçtü.

Bin kere okumaktan bir kere okuduğunu yapmak evlâdır vesselam.