“Yalnız Hamas hür, başka hür yok” diyorlar ya el-hak doğru; her ülke bir şekilde bir yerlere bağlı, adım atacağında birçok hesap yapmak durumunda, gruplar, şirketler, holdingler de öyle, “esir, köle”; faydanın, çıkarın, kârın, büyümenin… esiri; “ya tedarik edemezsem, ya satamazsam, ya ambargoya maruz kalırsam…” diye düşünüp duruyorlar.
Bütün bunlar, bu çağda yaşadığımız ve Siyonist İsrail’in icra ettiği en büyük, en feci, en dayanılamaz, en zalim, en acımasız… soykırımı görüyorlar; evet yalnızca işitiyorlar değil, görüyorlar, aynel’l-yakin bilgi sahibi oluyorlar, belki temsilcilerinin yüreği de sızlıyor, ama hemen onu bastırıp “ama, lakin” diyerek yukarıda işaret ettiğim düşüncelere dalıyor ve zulmü engelleme bakımından hareketsiz kalıyorlar veya gevşek davranıyorlar.
Artık herkes ezberleri, ilk söylendiğinde garipseyenlerin bile şimdi pek çoğu benimsedi: Dünya beşten büyük, aslında büyük değil, iri olan bu beş devlet dünya düzenine hâkim oldukça adaletin, hakkaniyetin, insan haklarının, kararların kâğıt üzerinden başka yerleri yok!
Bu beş’i frenleyecek güce, birleşmeye ihtiyaç var, lakin son iki asırdır İslâmcıların çağrıda bulundukları “İslâm Birliği” bile bir türlü gerçekleşmedi, iç ve dış engeller yüzünden hep sloganlarda, kitaplarda, makalelerde kaldı, kalıyor.
İnsanlık beş zalim işbirlikçiyi de zalim gücü de dengelemek ve frenlemek için çalışmaktan, uzun, orta veya kısa vadede (zor olsa da) bu gayeye ulaşma çabasından asla vazgeçmemeli.
Burası böyle.
Gelelim sivil topluma ve fertlere.
Sivil toplumun organize/teşkilatlı olanlarının da bir kısmı esirdir, köledir. Bunlar da işler, üyelerinin eşit ve hür görüş ve tercihlerini ortaya koyup, kararların istişare ve müzakere sonunda ortak alındığı yapılar değildir; lider, şeyh, imam, başkan vb. sultası vardır. O buyurur, tabileri yapar (veya yapar görünürler).
“İşlerin, üyelerinin eşit ve hür görüş ve tercihlerini ortaya koyup, kararların istişare ve müzakere sonunda ortak alındığı” sivil toplum kuruluşları, başa bağlı sivil toplum kuruluşlarından insaflı, vicdanlı başlara sahip olanları ve fertler… Ortada, acilen ümit bağlanacak, bir şeyler beklenecek insan odakları bunlardan ibarettir.
Bunca zulüm, trajedi, kan donduran kan dökücülük karşısında, kendilerine, “Hiç değilse zulmü destekleyen filan firmanın temizlik ürününü kullanmayın” dendiğinde “Valla kimse kusura bakmasın, yerlisi onun yerini tutmuyor” diyebilen robotlara da dil döküp kendimizi yoralım ama adam olabileceklerinden ümidim azdır.
“Ortada, acilen ümit bağlanacak, bir şeyler beklenecek insan odakları bundan ibarettir” dediğim insan gruplarına, avazımın çıktığı kadar bir daha sesleniyorum:
Geçenlerde ürün boykotu için “en kolay cihad” diye yazmıştım. Yapılabildiği kadarıyla sonuç aldığı da görüldü, niçin gevşetiyoruz, niçin çoğaltacak yerde azaltıyoruz, büyük hesap gününde “Sen ne yaptın” diye sorulduğunda belki yakayı kurtarabileceğimiz bir amele dört elle niçin sarılmıyoruz…!!!
Bir de dünyanın dört bir yanında hamiyetli insanların tertip ettikleri mitingler ve yürüyüşler var; bunlara katılarak yeryüzünü titretmeye ve titreşimleri sağır zalimlere iletmeye niçin yeterli katkı yapmıyoruz!
Büyük felâket deprem sonrasında TRT’de bir yardım toplama faaliyeti yapılmış, buna birçok san’atkâr, iş adamı, akademisyen, din görevlisi… katılmış, destek vermişti. Şimdi bunu veya benzerini bir de Gazze’deki mazlum ve mağdurlar için yapmanın tam zamanıdır, ne duruyoruz!
Dünyadaki rızkımız, kazanıp mirasçılara bıraktığımız varlıklar değildir, bizzat kullandığımız şeylerdir ki, bunlar da birçok insan için devede kulaktır. Kazan, çoğalt, çok azını kullan, geri kalanı mirasçılara bırak ve bir kefen ile ebediyete göç; orada alacağı yok, borcu çok müflisler arasına katıl; ey bu dünyanın akıllı geçinenleri, akıllarınız
bunu nasıl kabul ediyor!
Dünyadan ebedî âleme taşıdığımız önemli “rızkımız” Allah rızası için harcadıklarımızdır, biraz da bunları çoğaltmaya, büyütmeye ne dersiniz!?
https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettin-karaman/neler-yapilabilir-4591201