HASAN MEHMOOD - SEFERİM… PAKİSTAN’DAN TÜRKİYE’YE… - 07 Temmuz 2023 Cuma

HASAN MEHMOOD  - SEFERİM… PAKİSTAN’DAN TÜRKİYE’YE… - 07 Temmuz 2023 Cuma

HASAN MEHMOOD - SEFERİM… PAKİSTAN’DAN TÜRKİYE’YE… - 07 Temmuz 2023 Cuma


28 Şubat 2003 tarihinde, Rawalpindi, Pakistan'da yedi çocuklu bir ailenin beşinci ferdi olarak dünyaya geldim ve babam tarafından bana verilen isim Hassan Mehmood oldu. Babam Zafar MEHMOOD, ticaretle meşguldür. Annem ise ev hanımıdır.

Rawalpindi'nin bir köyü olan Jewra'da büyüdüm ve eğitim fırsatı babamın özverisi sayesinde Azeem Kamu Okulu'nda geçti. 12 yaşında, henüz 7. Sınıfta iken, okulumun en başarılı öğrencisi olarak parlayan ben, yatılı bir okula gitme imkanına kavuştum. Epey düşündükten sonra bu zorluğu kabul edip, hayatımda yeni bir bölüme adım attım. Bir sınav aracılığıyla Pak-Turk Maarif Lisesi'nde burs kazandım ve memleketimden ayrılarak lise eğitimime devam etmek üzere yola çıktım. Bu yıllar gülen, oynayan ve bazen derslere gitmeyip, ortak tutkumuz olan basketbol oynadığımız arkadaşlarla dolu unutulmaz anılarla süslendi. Bu süreçte matematik öğretmenim Sayın Fahid ANJUM ve fizik öğretmenim Sayın Asif CHAUDHRY karakterimizin şekillenmesinde önemli roller üstlendiler. Konularında uzman olmalarının yanı sıra, hayatın gerçeklerini öğretmek ve zorluklarla başa çıkma becerisini kazandırmak adına kişisel anılarını bizimle paylaşıyorlardı. Bu çabalarını hiçbir zaman unutmayacağım.

 Lise dönemim, aynı zamanda Türkiye'deki burs imkanlarını büyük ölçüde keşfettiğim bir zaman dilimi oldu. Türkiye’de burslu okumak üzere başvurdum ve aynı zamanda NUST (Natıonal University of Science and Technology) ve PIEAS (Pakistan İnstitute Of Engineering And Applied Sciences) gibi  Pakistan’ın iyi üniversitelerine kabul edildim. Ancak bu üniversitelerde okumamın getireceği maddi yük aşılması güç bir hal aldı. Babam masrafları karşılamak için borç almayı teklif ettiyse de, onu daha fazla zorlamak istemedim. Bu durumda YTB' ye başvurduğum burs sonuçlarını sabırsızlıkla beklerken, ve sonunda, kaderin bir günü, akşam yemeğinden sonra ailemle beraber oturup, hep birlikte mutluluk içinde sohbet ediyorduk ki; aniden arkadaşım Cevat’tan e-postamı kontrol etmemi isteyen bir mesaj aldım. Çünkü kendisi de Türkiye'de burs için seçildiğini belirten bir mesaj almıştı. E-postamı hızlıca kontrol ettim ve Türkiye'de burs için seçildiğimi görünce heyecan ve şükran duydum. Zira beklentilerim gerçekleşmişti. Haberi ailemle paylaştım ve onlar da benim için çok mutlu oldular ve beni tebrik ettiler. Hayatımda yeni bir sayfa açmak ve farklı bir kültürle tanışmak benim için bir şanstı. Hem eğitimim sebebiyle yurtdışına gideceğim için mutlu, hem de ailemi geride bıraktığımdan dolayı üzgün bir duygu karışımı hissettim. Daha önce İslamabad’da Pak-Turk Maarif Lisesi’ndeyken yurtta kalmıştım. Buna rağmen farklı bir ülkeye gitmek yepyeni ve heyecanla dolu bir maceraydı.

25 Eylül 2021 gece saatlerinde Türkiye'ye gitmek için ayrılırken havaalanındaki veda sahnesi duyguların karışımıyla doluydu. Ailemin arasında dururken, heyecan ve hüzün karışımı bir duygu hissettim. Geleceğin bilinmezliği ve önümdeki fiziksel mesafe kalbimde ağırlık oluşturdu. Her bir kucaklama ve fısıldanan söz büyük anlam taşıyordu. Ailemin gözlerinde gururu ve aynı anda  bırakma savaşını görebiliyordum. Gözyaşlarımı içime atarak, ailemin endişelerini hafifletmek için kararlı bir şekilde dönüştüm ve onların sevgisini rehber ışık gibi kucakladım.

Türkiye'ye yolculuk çok heyecan vericiydi. İlk kez uçuyordum ve uçağa binerken merak ve endişeyle doluydum. Türkiye'ye gelmeyi sabırsızlıkla beklerken; belirsizlik ve heyecanla dolu o 5 saat, bana günler gibi geldi.

26 Eylül 2021 tarihinde İstanbul Havalimanı’na indiğimde birtakım zorluklarla karşılaştım. Çünkü yerel dili, Türkçeyi bilmiyordum. Gideceğim adresi bulmak, benim için zordu. Ama neyse ki YTB'ye ait bir masada yeni öğrencileri karşılayan görevliler vardı. Kalacağım yurdu bulmak da, yeni inşa edilmiş bir bina olduğu ve Google haritalarda listelenmediği için zor bir işti. Beni yurduma götürmesi gereken minibüs şoförü bana çok yardımcı oldu. Birbirimizin dilini bilmediğimiz halde işaretlerle iletişim kurduk ve nihayet yurda ulaşabildim.

Türkiye'de geçen ilk haftam yeni deneyimler ve keşiflerle doluydu. Dil engeli nedeniyle iletişim kurmakta zorlandıysam da, burslu son sınıf öğrencisi olan ve hem Türkçe hem de İngilizce bilen oda arkadaşım Tunahan bana çok yardımcı oldu. Hem yurt yönetimine mesaj iletmemde, hem de üniversiteye kayıt sürecinde bana rehberlik etti. Tıpkı kaldığım yurt gibi, yeni yerleşim halinde olduğu için Marmara Üniversitesi Teknoloji fakültesini bulmak, başka bir maceraydı. Ama oda arkadaşımın yardımı paha biçilmezdi ve ona her zaman minnettar olacağım.

Yurda yerleştiğim ilk gün, Pakistanlı diğer öğrencilerle tanışma fırsatı buldum. İlk karşılaştığım kişi Anns Rahman oldu, kendisi de bursiyerdi. Türkçe öğrenme serüvenine birlikte adım attık ve her adımda birbirimize destek olduk. Aynı fakültesindeyiz fakat Anns, Mekatronik Mühendisliği bölümünde okuyor ve ben ise Makine Mühendisliği okuyorum. Daha sonra tanıştığım arkadaşım Uvais Khan ise Hindistanlı bir öğrenci ve Marmara Üniversitesi’nde okuyor. O, Türkçeyi daha önce öğrendiği için dil bariyerini aşmamızda bize büyük yardımı dokundu. İki gün sonra Marmara Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan başka bir Pakistanlı olan Imran Ali Khan ile tanıştım. Imran, bana ve Anns’a bir ağabey gibi bakıyordu. Birlikte Türkçe öğrenme maceramıza atıldık ve birçok yeni arkadaş edindik. Türkçe derslerimiz başlamadan önce çevremizi tanımak için bol zaman bulduk. Ancak dil bariyeri devam etti. Neyse ki, Uvais Khan bu zorluklarla başa çıkmamızda da bize büyük destek oldu. Bir ay sonra Türkçe hazırlık derslerine başladık.

Öğrenme süreci yeni deneyimlerle, komik anılarla ve bazen iletişim zorluklarıyla dolu bir karışımdı. Yanlış telaffuzlar ve Türkçe iletişimde yaşadığımız zorluklar zaman zaman komik olaylara neden oluyordu. Arkadaşımın otobüs şoförüne ‘İnecek var’ demek yerine: "İnek var" diye seslenmesi ve herkesin gülmeye başlaması hâlâ hafızamda canlıdır. Diğer bir arkadaşımın ise birisine: ‘yakışıklı adam’ demek yerine ‘yaklaşık adam’ demesi karşısında herkesin gülmesini de asla unutamam.  Dil telaffuz zorlukları, birçok arkadaşımızın da karşılaştığı bir engeldi. Dil öğrenme yolculuğu, zorluklarına rağmen kalbimizde derin izler bıraktı ve unutulmaz anılarla dolu bir hayret duygusu yarattı. Ancak genel olarak, bunlar olağanüstü ve zenginleştirici bir deneyimlerdi.

Dil öğrenme yolculuğum sırasında (şimdi Bab-ı Âlem olarak bilinen) Mihmandar, Fütüvvet, Muslim Hands ve Merhaba gibi çeşitli kuruluşlarla etkileşimde bulunma fırsatı elde ettim. Bu kuruluşları, yurt arkadaşlarımdan ve Pakistanlı arkadaşlarımdan öğrendim. Aralarında Fütüvvet Vakfı, kalbimde özel bir yere sahiptir. Her pazartesi akşamı burada derse katılırdık ve ortam son derece sıcak ve samimi idi. Fütüvvet'in kucaklayıcı atmosferinde, beni derinden etkileyen başta Emir EŞ Hocam olmak üzere, diğer bir çok şahıslar ile tanışma ayrıcalığına sahip oldum. Emir Hoca, hayat deneyimlerini samimiyetle paylaşarak, hep bize değerli yaşam dersleri vermeye ve İslam'ı daha iyi ve doğru şekilde anlamamıza yardımcı olmaya gayret etti. Ayrıca, bir yazar ve rehber figür olan Selahaddin Hoca ile de yollarımız Fütüvvet’te kesişti. Varlığı hayatımıza derin bir bilgi ve bilgelik getirdi. Selahaddin E.ÇAKIRGİL Hoca, geçmişteki Pakistan yolculuğunu da içeren kişisel deneyimlerini bizimle cömertçe paylaşır.

Aynı zamanda Vakfın kurucusu olan Emir Hoca’yla ilgili bir gözlemim de şudur: Hoca, zaman zaman biz öğrencilere çevredeki lokantalarda yemek ikram eder, ancak kendisine genellikle yemek almazdı. Biz: ‘Hocam, siz?!’ dediğimizde, bizim yemeğimizden çatalın ucuyla bir nohut tanesi kadar küçük bir parça alır ve şakayla: ‘Ben kalite kontrolü yapıyorum. Yoksa sizin yemeğinizde gözüm yok! ’ diyerek azıcık bir yemek alırdı. Bu işin espritüel tarafı. Gerçeğe gelince, Vakfın imkanlarını şahsi işlerinde kullanmama konusundaki duyarlılığının bir göstergesiydi, bu. Ve, hep ilgimi çekmiştir.