HAMZA TÜRKMEN - GAZZE DİRENİŞİ BATI ÜNİVERSİTELERİNDE VİCDANİ ADALET ARAYIŞININ BAYRAĞI OLUYOR - 26 Nisan 2024 Cuma

HAMZA TÜRKMEN - GAZZE DİRENİŞİ BATI ÜNİVERSİTELERİNDE VİCDANİ ADALET ARAYIŞININ BAYRAĞI OLUYOR - 26 Nisan 2024 Cuma

HAMZA TÜRKMEN - GAZZE DİRENİŞİ BATI ÜNİVERSİTELERİNDE VİCDANİ ADALET ARAYIŞININ BAYRAĞI OLUYOR - 26 Nisan 2024 Cuma


Filistin’in ve Mescid-i Aksa’nın özgürlük davası vicdanlarda alan açmaya devam ediyor.  Filistin’in işgalcisi Siyonist devleti teşvik eden küresel kapitalist baronların Gazze halkına dolayısıyla İslami uyanış örnekliğine karşı giriştiği veya desteklediği son katliamlara karşı çıkan Batılı vicdan, onur ve erdem sahibi insanların gösterileri ve varlıkları gündem oluşturuyor. Gazze ve Batı Şeria’da sistematik olarak altı ayı aşkın bir zamandır sergilenen katliamlara artık ABD ve Fransa üniversitelerinde de kitleselleşen protestolarla tepki gösteriliyor. Bu tepkiler 1968’de Fransa’da sömürge politikalarını savunan diktatör eğilimli De Gaulle yönetimine karşı başlatılan ve diğer kesimlere de sıçrayan öğrenci eylemlerini hatırlatıyor.

Son olarak Teksas Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı siyonist İsrail rejimi karşıtı protestoları dağıtabilmek için polis gücünün yanında üniversite kampüsüne askeri birliklerin çağırılması bu eylemliliğin kitleselleşen gücünü, ABD Devleti’nin ve kapitalist baronların korkularını gösteriyor. Gazze’ye yaşatılan katliamlardan beri olduğunu göstermek ve İsrail’i protesto etmek için kendini İsrail’in Washington Büyükelçiliği önünde “Yaşasın Özgür Filistin” haykırışları arasında yakan ABD Hava Kuvvetleri askeri Aaron Bushnell’in vicdani adalet arayışı Texas Üniversitesi’nde olduğu gibi; artık Harvard, Columbia, Maryland, Michigan, Brown, George Washington gibi üniversitelerde kitleleşmeye, hatta Fransız üniversitelerinde de kendini göstermeye başladı.

Batılı vicdan sahibi insanlar arasında ve üniversite kampüslerinde halkı müslüman olan ülkelere nispetle Siyonist vahşeti kınayan gösterilerin daha kitlesel olarak vücut bulması, dünyada hak ve adalet arayışına yönelen bir potansiyelin var olduğunu ortaya koymaktadır.

Zulme ve sömürüye; anlamsız hayat süreçlerine ve yönetim biçimlerine karşı yükseltilen bu tür protestolar; ayrıca yüzeysel de olsa derinlemesine de olsa adalet ve hakikat arayışları vicdanidir, fıtridir.  İnsani bir uyanış hamlesidir.

İnsani uyanış veya insanlaşma sürecimizde Rabbimizin canlısı cansızıyla yoktan var ettiği evreni ve hayatı, Yaratıcımızın varlığını idrak etmek; Rabbimizin ilahi vahyini ve adaleti kavramak üzere yarattığı fıtrata uygun hareketler yapmak, insanlığımızı keşfetmek veya onurlu bir hayatı açığa çıkartmak demektir.

İslam Kelam İlmi geleneğine göre yaratılışımızın mahiyetini keşfetmek çabası da, hak ve adalet arayışı da fıtridir. Bu arayış beşer olma kategorisini aşıp insan olmaya yönelmektir. Beşer olarak yaratılan ama fıtratındaki ilahi olanla ve vahiyle bütünleşme potansiyeli bulunan canlılara Kur'an vahyi "ey nas" yani "ey insan" diyerek hitab eder. Yani insan olarak yaratılan varlıklara hak ve adalet temelinde erdemli insan olma, yaratıcısına hak ve adalet arayışında kul olma bilincine ermesini önerir. Bu bilince erme veya ermeme kararını verecek olan tabii ki serbest düşünme kapasitesi ile yaratılan ve sınanacak olan ademoğuldur, ademoğullarıdır.

Ademoğullarının hak ve adalet temelinde esenliğe ulaşmasında felah yolunu gösteren iki temel işaret vardır. Birincisi evrendeki adetullah yani tabiat ve tabiat kanunları; ayrıca sünnetullah yani toplumsal yasalar düzeyindeki olay ve olgulardır. İkincisi ise Rabbimizin serbest irade ile yarattığı Adem aleyhisseyamı ve çocuklarını sınırlı akıllarıyla başıboş bırakmayıp evrenin yaratılış kanunlarını ve hayatın amacını ve ölçülerini gösterdiği ve resulleri aracılığı ile tüm insanlığa gönderdiği vahyi olan ilahi bilgilerdir.

Korunmuş olan Rabbimizin son bildirimi Kur'an vahyini gözü, kulağı ve kalbi yani idraki açık ademoğullarına şura modelli toplu sahidlik ödevini yerine getirerek gereğince örneklendirip iletememenin, kendini hissetirir bir şüheda nesli oluşturamamanın acziyeti biz Müminlerin sorumluluğunu ortaya koymaktadır. Bu konuda içinde bulunduğumuz ve ulus toplumlara bölünmüş kavimleri ve üniversite kampüslerindeki gençleri bile Kur'an vahyinin evrensel çağrısını usvetu'l hasene olan Muhammed aleyhisselamın örnekliğine benzer tarzda gereğince yerine getirme mesuliyetini, ıslah çabalarındaki yetersizliğimizi aşabilmiş değiliz. Nisan ayının son Cuma’sında gençlerimizin İstanbul Üniversitesi Kampüsü önünde sergilendiği gibi gayretler var ama 28 Şubat 1997 Askeri Darbesi’nden bu yana henüz bu tür amellerimiz yeni yeni mayalanıyor.

Hatta ulus toplumların tebası konumuna düşen acz içindeki ve zaaflarla malul muslümanlar olarak, Nisa sûresinde belirtildiği gibi Rabbimizin yeniden Allah’a, Resulü’ne, Resule indirilen Kitaba ve Kitaplara iman etmeye davetini de(4/126) ve ıslah etme, muslihundan olma arayışımızı da zaafa düştüğümüz asırlardan sonra hem kavramsal boyutta, hem resullerin örnekliği hem de uygun yöntemleri kullanmak konusunda yeni yeni kavrıyor ve öğreniyoruz.

18. ve 19.  yüzyıllarda insanlığın hak ve adalet arayışında en önemli araç, Avrupa'da ve Amerika'da doğal hukuk ve insan hakları çalışmaları olmuştur. Doğruyu ve adaleti insan fıtratında ve adetullahın düzeninde arayan bu arayış yani vicdan dediğimiz hasletler, Rabbimizin insan fıtratına doğuştan lütfettiği ve insanı takvaya yönelten, Yaratıcısını keşfettiren fıtri kapasitesidir. Vicdani arayış, hak ve adalete yönelim, idraki mühürlenmemiş kişiler için yukarıda işaret ettiğimiz gibi İslam Kelam İlmi geleneğinin üzerinde durulduğu gibi fıtridir. Ama ilahi vahyin rehberliğine de muhtaçtır.

Dünya insanlığına ve en fazla hayatta adalet arayışına yönelen gençlere bire bir diyalog, tearuf, risale yeterliliği olarak tebliğimizi yeterlilik içinde yöneltemesek bile, dünya kamuoyuna ulaşabilen tevhid, adalet ve özgürlük temelli yaşanmışlıklarımız özellikle ilgi topluyor.

İnsan fıtratında bulunan, hak ve adalet yapısını açığa çıkartan; insanın bu yapısını yani vicdanını ve idrakini etkileyen; ya vahyi bildirimlerle tevhidi hakikatlerle karşılaşmasıdır; ya da zulme, sömürüye, haksızlığa karşı fıtratını yani vicdanını etkileyen örnek olay ve olaylardır.

21. yüzyılın başından itibaren tabii afetler dışında; zulme, sömürüye, işgale ve her türlü haksızlığa karşı dünya insanlığının vicdanını en fazla etkileyen İslami hareketler, emperyalizmin işbirlikçisi yerel diktatörlere karşı gerçekleştirilen Arap Devrimleri yani Ortadoğu İntifadaları; işgal altındaki Afganistan’ın bağımsızlık mücadelesi ve son olarak da Filistin’de Üçüncü İntifada veya Aksa Tufanı Operasyonu ve Gazze Direnişi olmuştur. Batılı insanı sosyal hayat örnekliği ile de, yeterli ve yetkin yazılı ve sözlü  tebliğ formlarıyla da vahiyle uyaracak henüz bir yeterliliğe ulaşamasak bile; zulüm, sömürü ve her türlü cahiliyeye veya şirke karşı hakka yönelen ve onunla adalet yapan Musa’nın kavminden bir ümmet gibi bugün de İslamı yaşamaya, yaşatmaya ve zalimlere boyun eğmeyip adaleti ayağa kaldırmaya çalışan İslami çabalar ve hareketler söz konusu olabiliyor. Son dönemlerde sünnetullaha uygun en iyi mücadeleyi, toplu şahidliği ve kitlesiyle dayanışma örnekliğini  Gazze direnişinde Hamas ve El Kassam tugayları gösterdi ve gösteriyor. Rabbimize hamd olsun ki Gazze’den gelen son haberlere göre direniş saflarında hiçbir zaaf yok. Gazze direnişi biz Müslümanlara İslami hayatın ve mücadelenin bütünselliğini hatırlatırken; Aaron Bushnell gibi hak ve adalet arayışındaki insanların vicdanına dokundu, sahici özgürlük mücadelesinin Allah’tan başta hiçbir ölümlüye kul olunmaması gerektiğini ve iman olmadan imkânın da adaletin de sağlanamayacağını gösterdi.

Adaleti, hakikati ve vahyi olanı kavramak ve kavradığımız doğruları kavradığımız kadarıyla tanıklaştırmak bir süreç işidir. Önemli olan hakkın doğru kavranması ve amelleştirilmesidir. Hayat içinde araçlar, yöntemler ve içtihadlar yani kesin olmayan ya da zamanı aşkın hakikatlerin aynısı olmayan yorumlar değişebilir. Ama İslam’ı yaşama ve mücadele sürekliliği, değişik arayış ve eğitim merhalelerden gelerek karanlığa, her türlü cahiliyeye karşı fıtrata yönelerek, hakka dayanarak, vahyi adaleti ve tanıklığı yükselterek sağlanacağı bilinmelidir. Zira Rabbimiz önceden iman edip salih amel işleyenleri yeryüzüne halifeler yaptığını Nur sûresinde belirttiği gibi, aynı ilkelere sarılanlara da bu imkanı vereceğini hatırlatmakta ve vadetmektedir.

Yaratıcımız bizleri hem gaybi alanla hem pratik hayatla ilgili müşküllerimizin çözümünde lütfettiği cihanşümul yani zamanı aşkın sabit hakikatleri ya da temel ölçüleri kavrayan, Resullerin ve muslihunun yolunu takip eden bir idrakin bir sosyal şahidliğin taşıyıcılarından eylesin.

 
  •  

Kaynak: Gazze direnişi Batı üniversitelerinde vicdani adalet arayışının bayrağı oluyor - HAMZA TÜRKMEN