GENÇLİK

GENÇLİK

GENÇLİK


GENÇLİK

‘Gençlerin yetişmesine önem veriniz çünkü bu yolda en küçük ihmal ülkenin yapısını ve geleceğini yok eder.’ Aristoteles Gençlik: Çocukluktan erginlik çağına bir geçiş ve bağlayıcı bir köprüdür. Gelişme ve buluğ çağına hazırlık dönemidir. Topluma katılım öncesi bir zaman dilimidir. Kendi benliğini ve özgürlüğünü kazanmaya bir hazırlık aşamasıdır. Aile ortamında başka ortamların dışına çıkmanın yaşandığı bir çağdır. Hayatta birlikte olacağı arkadaşlarına karşı meyillerin oluştuğu ve geliştiği bir süreçtir.

Kendine özgü değerler oluşturmanın ve bu değerleri şekillendirmenin yapıldığı bir dönemidir. Amaç ve hedeflerin belirlendiği ve oluşturmaya çalışıldığı ilk adımlarıdır. Gençlik İle İlgili Gerçek Bir öykü İstanbul’daki bir üniversitenin yöneticileri çok ünlü bir ekonomisti bir konferans vermesi için davet etti. Ekonomist, yoğun işlerine rağmen gençlere çok önem verdiği ve birikimlerini onlara aktarmanın bir ülke görevi olduğuna inandığı için çağrıyı kabul etti. Konferansın günü ve saati belirlendi. Üniversite yönetimi konferansı öğrencilerine on gün önceden başlayarak devamlı duyurdu.

Okulun her tarafına afişler asıldı. Ayrıca öğretim görevlileri derslerde öğrencilere konferans gününü anımsatıp katılmalarını önerdi. Ünlü ekonomist işini çok ciddiye alan bir insan olduğu için gençlere anlatacağı konularda hazırlık yaptı. Konferans günü de zamanından önce üniversiteye geldi. Konferans salonuna kendisini davet eden öğretim görevlisiyle gittiklerinde her ikisi de önce şaşırdı, sonra da üzüldü. Çünkü salonda topu topu 11 öğrenci vardı. Buna rağmen ünlü ekonomist hiçbir komplekse kapılmadan kürsüden indi, gidip öğrencilerin arasına oturdu. Konferansı sohbete dönüştürerek görüşlerini açıklamaya başladı. Aynı gün, aynı saatte, aynı üniversitenin büyük salonunda ise bir başka toplantı vardı. Konuşmacı televizyonlarda sık sık boy gösteren, aşkları meşkleriyle çok popüler bir kadın şarkıcıydı. Tabii tahmin edileceği gibi salon tıklım tıklımdı. Koltuklar yetmediği için öğrencilerin büyük bir bölümü kadın şarkıcının tam bir geyik muhabbeti olan konuşmasını ağızlarının suyu akarak ayakta dinledi. Konuşma bitince kadın şarkıcıyı bırakmayan öğrenciler arka arkaya soru yağdırdılar. Soruların çoğu abuk sabuktu. Kadın şarkıcı bu tip sululuklara alışkın olmasına rağmen yine de bazı sorulara çok kızdı, öğrencilerin bir kısmını azarladı. Büyük salondaki bu toplantı coşkulu alkış ve sevinç naralarıyla sona erdi. Kadın şarkıcı bu kez de fotoğraf çektirmek için birbirini çiğneyen öğrencilerin arasında kalıpezilme tehlikesi geçirdi. Duruma kadın şarkıcının korumaları müdahale etmek zorunda kaldı.

Aynı üniversitede, aynı saatlerdeki bu iki etkinliği bana anlatan dostum ünlü ekonomisti davet eden öğretim görevlisiydi. ‘Utandım, rezil oldum. Bir daha mı birini çağırmak, tövbeler olsun’ dedi. Üzülmemesini söyledim. Hemen bütün üniversitelerde aynı manzaraların yaşandığını anlattım. Bugünün gençleri çoğunlukla ciddi konularla pek ilgilenmiyorlar. Onların ilgilerini geyik muhabbetleri ile havadan sudan konular çekiyor. Geçenlerde 20 bin öğrencinin okuduğu bir üniversite kampusundaki büyük kitabevini gezerken görevlilere ‘Günde kaç kitap satıyorsunuz?’ diye sordum. Aldığım yanıt gerçeğin özünü ortaya koyuyordu: ‘Çoğunlukla günde 10 kitap satıyoruz. Pek nadiren bazı günler bu rakam 20 oluyor. Buna da şükür.’ Çoğunluğu kitap okumayan, ülke sorunlarına fazla ilgi duymayan ve bu konularda sorumluluk taşımaktan hoşlanmayan bir gençlik...

Kitap satıcısının dediği gibi; ‘Buna da şükür.’