Manevi bir eğitim kampı olan Ramazan nefsimizi biriken kirlerinden arındırmak için bir tezkiye fırsatıdır.
Ramazan orucuyla Rabbimizin bize va’d ettiği güzellik, dünyada şeytani oyunlara karşı en büyük sermayemiz olan takvamızı takviye etmektir.
Namaz, zekât, hacc gibi tüm ibadetlerimiz içimizdeki fücuru zayıflatır, virüslerin etrafına duvar örer ve büyük cihadımızda manevi silahımız olan takvamızı güçlendirir.
1-Sınır Tanımayan Müstağnîliğe Karşı Ramazan
Ramazan orucunda imsak, midemize haddini bildiren bir terbiye yöntemidir. İmsak gibi tutmak anlamına elen savm ise tüm bedenimize, benliğimize haddini bildiren eğitim yöntemidir. İmsak, savm, teravih, mukabele ve iftarla bir ay süren yoğunlaştırılmış eğitim kampının sonunda umduğumuz erdem, takvaya kavuşmaktır.
İnsanın ilk sınavı midesiyle olmuştur. Rabbimiz bize haddimizi bildirmek için, Adem (a) şahsında, “sakın şu ağaca yaklaşma!” diyerek, sınırlarımız olduğunu hatırlatmaktadır.
Öte yandan İblis ve dostları ise, bu dünyada sınırlarımız olmadığını, burada sonsuz bir hayat va’d ederek algı operasyonlarını gerçekleştirmektedir. Oysa biz bu dünyada sadece geçiyoruz, elimizdeki nimetlerin sahibi değil şahidiyiz.
Laik seküler kültürü savunan ideolojiler ise, her arzunun kutsal olduğu kara propagandası yapmakadır. Güya özgürlük maskesi altında, “zincirleri kır, duvarları yık!” diyerek haddi aşmayı teşvik etmekte, kullarına sınırlarının olmadığı propagandasını yapmaktadır.
Ramazan orucu bize Hududullah’ı, Rabbimizin çizdiği sınırlarımız olduğu hakikatini yakıcı bir şekilde yeniden hatırlatır.
2-Hız Hastalıklarına Ramazan
Ramazan’da oruç tutan bütün mü’minlerin tecrübe ettikleri bir duygu vardır. Bu duyguyu “hüzün” olarak ifade edebiliriz. Hayatı yavaşlatan Ramazan hüznü, hedonizme karşı, hazine değerindedir. Hayatı bir oyun ve eğlenceden ibaret sananlar, bir hazine değerindeki hüzün tecrübesinden mahrum kalırlar. Oysa ebedi güvence için tebessümün de üstünü örten çılgınca eğlence tasavvuru insanı içten içe yiyen bir kurt gibidir.
Hüzün bizi kendimize getirir, içimizde İslam’a hicreti kolaylaştırır. Hanif fıtratımıza hicret için imkân hazırlar. Ve bizi kesintisiz hicret bilincine kavuşturur.
3-Hedonizme Karşı Ramazan
Elindeki nimetlere kolay kavuşan, emek harcamayan insanlar kendilerine hiç çıkmak istemedikleri bir hapishane inşa ederler. Bu hapishanenin adı, Konfor Alanı’dır.
İnternetteki bir düğmeye basarak, milyonlarca insanın elde edemediği olanaklara kavuşan bir kuşakla birlikte yaşıyoruz. “Haz ve hız kuşağı” olarak da isimlendirebileceğimiz bu kuşağın reflekslerine yabancı değiliz.
Haz ve hız kuşağı “vur patlasın çal oynasın, hayat oyun ve eğlenceden ibaret” mottosuyla hayatına anlam bulduğunu zannetmektedir. Oysa İslam, böyle bir kolaycılığı va’d etmiyor. Cennete giden yolun Akabe’den geçtiğini ifade ediyor.
Modern seküler kültürle iyice kışkırtılan, zevk almadığı şeyden uzak duran Haz Kuşağı eğlenmediği etkinlikte yer almıyor, yavaşı sevmiyor. Hemen elde etmek istiyor, klavyenin bir düğmesine basarak milyonların hesabına yattığını görmek istiyor.
Sorumluluk bilincinden yoksun olarak nefsini haz ve hız virüsleriyle formatlayanlar, kolayca ulaşamadıkları şeylerden dolayı öz eleştiriye yanaşmıyorlar. Faturayı başkalarına kesmeyi tercih ediyor.
İşte hayatı hüznüyle yavaşlatan, kendini dinlemeye, fıtratına dönmeye teşvik eden Ramazan orucu, haz ve hız hastalıklarını tedavi eden bir ilaç gibidir. Ramazan orucu mü’minlerin nefsinde takvanın önünü açmakta, fücurun etrafına duvar örerek “doyum erteleme becerisi” kazandırmaktadır.
4-Hız Hastalıklarına Karşı Ramazan
Seküler kültürün kışkırttığı hız tutkusuna kapılanlar, “hemen şimdi” istiyor, yavaşı ve ertelemeyi sevmiyor, bu da onlarda sabırsızlık hastalığına açmaktadır.
Ertelemeyi beceremeyenler için Ramazan orucu Allah’ın bir nimetidir. Bu nimeti tecrübe eden mü’minler bilirler ki, oruç tutanlarda sabır yeteneği gelişmektedir. Ramazan orucu irademizi takviye etmekte, yavaşlayan metabolizma sayesinde durup düşünerek doğru karar verme yeteneğinin gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Namaz, oruç, zikrullah, hududullah gibi nimetlerinden yararlanmayanlar istiğna hastalıklarına maruz kalmaktadırlar. Her şeyin sahibi olan Yüce Allah’ın midelere, ellere, ayaklara, kulaklara, dillere tayin ettiği sınırları yok saymak, bencil, egoist, kendini ilahlaştıran müstağni insanların çoğalmasına yol açmaktadır. Sınır duygusunu güçlendiren Hududullah ve Takva nimetinden mahrum kalan insanlar, sabırsız, agresif hastalıklı bir karaktere sahip olmaktadırlar.
Sözün özü, Ramazan orucu bize haddimizi bildiriyor, sınırlarımız olduğunu öğretiyor, emeksiz yemek olamayacağı gerçeğini öğretiyor. Ramazan orucuyla, açlıkla terbiye demiri ateşin bağrında döverek gereksiz yüklerinden onu kurtararak saflaştırmak ve işe yarar bir ürüne dönüştürmek eylemine benziyor.
Selam olsun içinde İslam’a, takvaya hicret eden muhacirlere…
Selam olsun, haddini bilen mü’minlere…
Kaynak: Haz ve hız hastalıklarını iyileştiren Ramazan - FEVZİ ZÜLALOĞLU