Faruk BEŞER - Ahlak hukukun nesi olur? - 3 Nisan 2021

Faruk BEŞER - Ahlak hukukun nesi olur? - 3 Nisan 2021

Faruk BEŞER - Ahlak hukukun nesi olur? - 3 Nisan 2021


Hukuk Fakültesine yeni başlayan öğrencilere ‘Hukuk Başlangıcı’ diye bir ders okutulur. Bu dersin konularından biri de ‘toplumu düzenleyen kurallar’dır. Çünkü hukukun temel gayesi adaleti gerçekleştirmek suretiyle toplumda huzuru ve güveni sağlamaktır. Hukuki düzenlemeler bunun için yapılır. Ama tek başına bunun yetmeyeceği anlaşıldığı için ahlaktan da destek aranır. Çünkü ahlakta insanlık, vicdan, merhamet ve hatta hesaba çekileceğine iman vardır. Bu değerleri sağlam olan fertler hukukun yaptırımlarına gerek kalmadan kanunların istediği pek çok şeyi zaten kendiliklerinden yaparlar. Hatta hukuka saygılı olmak bile bir ahlak haline getirilirse bu da hukukun uygulanmasını kolaylaştırır. Ama hiçbir zaman toplum düzeni sadece ahlaka bırakılamaz. Çünkü her toplumda her türlü insan bulunur. Hz. Osman’ın dediği gibi ‘kitapla/ahlakla yola gelmeyen sultanla/hukuk gücüyle yola getirilir’.

Hadîd Suresinin 25. Ayeti bu gerçeğe muhteşem bir ölçü ile işaret eder: ‘Hakikat biz peygamberlerimizi çok açık delillerle gönderdik, onlarla birlikte Kitabı ve mizanı indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar. Demiri de indirdik, onda güçlü bir caydırıcılık ve de insanlar için faydalar vardır. Allah kimlerin kendisine ve peygamberlerine, O’nu görmedikleri halde destek çıkacağını bilsin diye. Allah Kaviy’dir/çok güçlüdür, Azîz’dir/mutlak galiptir.

Denmek istenen şudur: İnanmak için yeterince açık deliller vardır. Burada kitap, imanı ve ahlakı, mizan da hukuku temsil ediyor olmalıdır. Yani adaletin sağlanması bunlarla olur. Demir bu ayette kitaba, hukuka ve ahlaka göre yaşamayanlara uygulanacak yaptırımı ifade eder. Adalet için bu da gereklidir.

Ama elbette fertlerin kendilerine uygulanmak istenen hukuku kabullenmeleri ve ahlak haline getirmeleri, her şeyden önce bu hukukla kendi örf adet ve inançlarının çatışmıyor olmasına bağlıdır. Türkiye gibi silah zoruyla modernleştirilmek istenen ülkelerdeki asıl hukuk ve ahlak sorunu budur. Çünkü hukuk ithaldir, bünye bunu yabancı bulup kabul etmemektedir. Sonuçta hukuka uymak değil, hukuku delmek marifet sayılır. Herkes kanunları aşmakla, mesela vergi ödememekle, hatta üstüne bir de devletten teşvik almakla övünür ve takdir görür. Bunun suçu tamamen vatandaşta değildir, en başta sistemin bünyeye yabancı oluşundandır. Eğer bu bir ahlaksızlık ise vatandaşı ahlaksız yapan biraz da bu doku uyumu bulunmayan kanunlardır.

Bu ahlak ve hukuk çatışmasına tanıdığımız esnaftan ya da bize soru soranlardan öğrendiklerimizle birkaç misal verecek olursak şunları zikredebiliriz. Bunların devede kulak olduğunu da herkes bilir:

Özellikle küçük işletmeler çalışanlarının tamamını veya çoğunluğunu asgari ücretli gösterip, devlete buna göre sigorta primi öder. Yaptığı satışların bir kısmının faturalandırmaz. Sonuçta vergiden kaçırır.

Üretimde kullanabileceği malzemeyi ya da hizmeti, almadığı halde naylon faturalarla alınmış gibi gösterir. Özellikle sık takibe alınmayan küçük ve orta esnaf grubunda çalışanlara mesai ve tazminat gibi hak edişleri verilmeyebilir. Daha az stopaj vermek için iş yerlerinin kira bedelleri düşük gösterilir.

Özel hayatta yapılan harcamalar işletme adına faturalandırılarak masraf gösterilir ve vergi miktarı azaltılır. Maliyeti azaltmak için üretimde kullanılan malzemede, çok çeşitli oynamalar yapılabilir. Özellikle gıda maddelerinde akla hayale gelmedik hileler kullanılır.

Resmi ya da yarı resmi kuruluşlara yapılan satışlarda verilen teklifi en uygun teklifmiş gibi göstermek için iki ya da daha fazla yan teklif sunulur. Özellikle dijital ortamda yapılan işlerde kullanılan programların aslını satın alma yerine kopyası kullanılır vb.

Ahlaka mugayir bu işlemler devlete karşı yapıldığında çoğu zaman devlet bunu bilmekte ama göz yummaktadır. Üstüne giderse bazen suçu bulunmayanlar da cezaya ortak olabilirler. Tıpkı kaçak elektrik kullananların cezasını diğerlerinin çektiği gibi.

Hukukun azami ölçüde gerçekleştirildiği bir toplumda bu davranışların sadece hukuka değil ahlaka da aykırı olduğu açıktır. Ama günümüz şartlarında vatandaşı dinlediğinizde meselenin sadece ahlaki ve imani boyutunu belirlemekte bile zorluk çekiyorsunuz, ne diyeceğinizi bilemiyorsunuz.

Kaynak / Yeni Şafak Gazetesi