İslam, iktisadıyla beraber bütünlüğü olan bir dünya dindir. İslami bu ülkelerde ideal bakımından iflas edip yerine batı kanunları yerleşmedi. İslam ve onun yönetimi cephede zaferle, masa başında ihanetle karşı karşıya kalmıştır. Birtakım ihanet şebekeleri anlaşarak batının batıl yönetimini, zorla topluma kabul ettirdiler. Dolayısıyla bir düşüncenin çökmesi ile yasaklanması ayrı şeylerdir. İslam, insanlara savaş meydanlarında zafer getirdiği halde masada ihanete uğramıştır. Fakat bazı onursuzların cephede verdikleri mücadeleye ihanet edenler, basiretsiz ve haince hesaplarla batı hesabına ülke yönetimini sattılar. Bu satış onlara fayda vermedi.
Bundan sonra batının tüm kültürü bu Müslüman halka dayatıldı. Daha sonra dipçik ve süngülerle dinin tüm temel esasları ve kitabı ile ezanı yasak yasak ettiler. Camileri ahıra çevirip birçoklarını satarak müminleri kıskaca aldılar. Dünyada ikincisi bulunmayan bir uygulama olarak kendi harfleri kanunen yasak edildi. Bir toplumun alfabesi yasaklanması olacak şey değildir. Bir anda kendi toplum bilim, kültür ve inancıyla arasına harf değişikliği perdesi çekildi. Bu halde bir toplum kendi imkânsızlıkları içinde dinini ayakta tutmaya çalışıyordur.
İslam iktisadı da yasaklandı. Varlığa dayalı zekât sistemi yerine, para sahibinin parasını çalışana satarak emekçinin alın terini emen faiz sistemi getirildi.
İslam kendi meskeninde mahkûm oldu. Müslüman, cephede çarpışarak kazandığı topraklar üzerinde düşman kanunlarıyla mahkûm ettirildi. İslam’ın cihadıyla kazanılan ülkeler, düşmanın kanunlarıyla idare ettirildi. Dünyanın hiçbir devrinde bu ihanetler yaşanmadı. Müslümanlar, batı ve batılı kanunlar dayatılarak baskı altına alındı. Hem İslam âleminde hem de batı toplumlarında İslam’ın hayata bakan tüm yönleri suç sayılarak yasaklandı. Adeta İslam sahipsiz kaldı. İslami oluşumlar, İslami neşriyat, İslami terim ve deyimler yasaklanarak din, kişi ile Allah arasına(!) sıkıştırılıp hayatın tamamından kaldırılmak üzere kabul edilemez bir sistem dayatıldı.
Beşere bakan yönüyle İslam ve Müslümanlar sahipsiz kaldı. Çok kıt imkânlarla ve bastırılmış dini tasavvurun Müslümanın zihninde kalan veya babalarından aldıkları bazı dini nasihatlerle mücadele vermeye çalışıyorlar. Mazlum, Müslümanlar binbir türlü baskılar görüyorlar. Bu kadar baskı altında kalmasına rağmen bunca gelişme ve şahısların kalbine gönüllü olarak giren tek din İslam ve tek toplum Müslümanlardır.
İyi bir tasavvurla meseleye bakan her insan şu hakikati görecektir; hiçbir imkânı kalmamış, her türlü bilgi ve belgeleri yasak bir dinin dünya çapında bu kadar revaçta olması çok önemli. Dünya küresel güçlerin yasakladığı İslam’ın, her gün heyecanla insanların kalbindeki bağlılığının artırması bu ilahi dini anlamaya yeterli bir sebeptir. Müslüman fertlerin heyecan ve gayretinin benzeri olmamakla beraber, kültürel ve ilmi akademik ortamları olmadığı halde bu kadar dünyaca kabul gören ikinci bir dinin veya düşünce biçiminin olmamasının iyi tefekkür edilmesi gerekir. Çünkü bu din, bu asırda dünyaya gelen bir beşerin kendi zihin tasavvurunda, içinde bulunduğu olaylardan etki-tepki sebep-sonuç ilişkileri üzerine bina edilen bir ideolojik tasavvur değildir. Bu din, tarihin bir devrinde dünyaya geldi. Ama tarihsel olmayan, ilkeleriyle evrensel, programıyla güncel, ontolojik olarak ruhunda heyecan, ufkunda akıl ve muhayyilesi cihanşümul olan bir dindir.
İlmi ve maddi çalışma imkânları bakımından dünyanın en yoksulu olan bir topluluğun inancı, niçin dünyada bu cazibeliğini kaybetmiyor? Maddi olanaklarıyla dünyayı evirip çeviren batı, niçin bu dinin gelişinden korkuyor? Niçin beşeri ideoloji sahipleri herkesle anlaşabildikleri halde, en küçük bir İslami sese acımasız düşmanlık ediyorlar?
Toplumların da ruhu, aklı ve cesedi vardır. Komünizm ve Kapitalizm toplumun ruhuna ters, aklına aykırı ve cesedi olan toplumsal yaşamamıza da ölçü olarak uymamaktadır. Mesela Hristiyan veya Yahudi bir topluma Yahudi ve Hristiyan kalarak İslam ve onun öğretilerini dayatan var mı? Aynen bunun gibi Müslüman olarak kalın; ama hayatınızın siyasal, sosyal ve iktisadi cihetiyle Müslümanca yaşayamazsınız deniliyor.
Her iflasında bir değişikliğe gitmek mecburiyetinde kalan beşeri projeler insanlığa çare olamaz. Her konuda böyle olduğu gibi iktisadi açıdan da bu böyledir. Yaratan bilmez mi? (Mülk/14)
https://dogruhaber.com.tr/yazar/cemal-cinar/21825-islam-iktisadinda-rizik-kesb-iliskisi/