Hz. Ömer’in kurduğu “Ehlü’l-Hal ve’l-Akd”ı İslam ümmetinin siyasal muhayyilesiyle anlamaya çalışalım.
Bu Yapının kurulması demek ümmetin ihtilaflarının en aza indirilmesi demektir. İslam’ın bu siyasal kurumu, ümmet ittifakını kolaylaştırır. Bu kurumun nirengi tekil sayıda olmasıdır. Siyasal zihin dünyamızda fırtınalar estirilmeli.
Yoksa şu anda paramparça olmuş ümmetin kendi içinde önce bir halife seçmesini beklemek iyi niyetten öteye bir mana ifade etmez. Bu ümmeti sıkmaktan başka bir sonuç da doğurmaz. Bu durumda “Ehlü’l-Hal ve’l-Akd”i kurmadan, ittihadı İslam’ı kuralım denilmesinin de reel bir karşılığı yoktur.
Aslında istenen, ittihad ve bir halifenin etrafında ümmet olabilmektir. Ancak, ümmet buna henüz hazır değildir.
“Ümmetin en büyük sorunu, naslara siyasal ve temekkün gözüyle bakamayışıdır.”
Tabii ki Müminler, naslara ibadet ve uhrevi mesuliyetle bakmalılar. Fakat bu, bizim siyasal aklımızı dondurmamalı. Siyasal alanları din düşmanlarına bırakma anlayışı, özünde Kur’an ve sünnetin ruhuna aykırıdır. Çünkü İslam devlet dinidir. İslam’da ilk devlet, Medine İslam devletidir. O devletin ilk devlet başkanı Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in kendisidir. Bugün en iyi İslami anlayış bile burayı tartışır buluyor. İşte bugün bizler işin burasını ihmal etmişiz.
İbadetlerde dahi kazası olmayan, toplumun siyasal ve sosyal yönü olanlarıdır. Çünkü siyasal ve sosyal olaylar, boşluk kabul etmez. Anın vacibi oldukları için ne yapılacaksa o anda yapılmalı. Anında yapılmadığı takdirde kaza ile telafisi mümkün değildir. Örneğin; cenaze ve cuma namazlarının kazası yoktur. Çünkü bu her iki ibadet anın vacibi ve toplumun siyasal yönünü içerdiklerinden dolayı kazası yoktur. Anında yapılması gereken toplumsal ihtiyaçlar ertelenip sonraya bırakılamaz.
İşte “Ehlü’l-Hal ve’l-Akd” kurumunun kurulması gerekir. Bunlar kısaca; Umur-u umumiye ile alakadar olan âlim, tasavufçu, akademisyen, gençler, İslam hukukçusu, beşeri hukukçu, iktisatçı, siyasetçi, mimar, mühendis tıbbi doktor, medya ve deneyimci araştırma merkezleri çalışanı, askeri, güvenlik, uzay bilimcisi ve yerel yöneticilerden oluşturulmalı. Bunu önce her ülke kendi içinde mikro seviyede bunu kuracak. Bu yapıların bir de Milletlerarası makro seviyede bir üst kurulu olmalı. Asıl noktayı koyacak olan da bu kuruldur.
Bu, İslam âleminin ittihadı için de bir ön ayak olduğu gibi, feshi mümkün olmayan İslam hukukunun en temel yapı taşlarındandır. Hz. Ömer öyle bir tesis etti ki, kendi içinde konuları tartışabilsinler. Fakat o farklılıklar ümmet içinde asla bir ihtilafa sebep olmaz. Ontolojik olarak imkânsızdır. Çünkü sayısal yapısı buna müsaade etmez.
“Bu yapının varlığında sahabenin icması olduğu için fıkhen, ictihattan önce gelir” Bunu o kadar önemli bir çalışma görüyorum ki, konuşulup tartışılması bile başlı başına bir kıymet taşımaktadır. Özellikle ulemadan bu konuda cesur ve kalıcı adım atmalarını bekliyorum.
Gazze ve HAMAS bu işin başat noktası ve merkez-çek kuvveti olmalı. Hatta HAMAS, Gazze ve Aksa Tufanı diye isimlendirilmeli. Çünkü O’na havl olmak bereket getirir. (İsra/1)
Evet, ümmetin bu dağınıklığı sebebiyle gözlerimizin önünde Gazze’ye yapılanı sadece seyrediyoruz! Bu hale gönlümüz razı olduğu için değil, gücümüz yetmediği içindir. Gazze’de verdiğimiz canlar karşılığında ümmetin ittifak ruhunu bari ihya ve inşa edelim.
Ehlül-Hal Vel-Akd Kurumu - Cemal Çınar - Doğruhaber (dogruhaber.com.tr)