AYHAN ÖZ - SUYUN AZİZLİĞİNDEN NASİPLENMEK... - 03 Eylül 2023 Pazar

AYHAN ÖZ - SUYUN AZİZLİĞİNDEN NASİPLENMEK... - 03 Eylül 2023 Pazar

AYHAN ÖZ - SUYUN AZİZLİĞİNDEN NASİPLENMEK... - 03 Eylül 2023 Pazar


Bir şeyin gerçek değeri ne ile ölçülür? Örneğin pahada ederi bir şeyin gerçek değerini bize gösterebilir mi? Yani pahalı olanın daha değerli olduğunu iddia edebilir miyiz? Örneğin su ve petrol üzerinden gidelim. Ülkemizde litre fiyatı suya nispetle çok daha pahalı olan benzinin sudan daha değerli olduğunu söyleyebilir miyiz? Elbette ki insan için hayatiyeti dikkate alındığında suyu, benzin ile kıyas etmek bile abes kaçar.

Belli ki bir şeyin ekonomik değeri ile ontolojik değeri arasında esaslı bir ayrım yapmak gerekiyor. Varlığa salt ekonomik bir gözle bakanlarda varlığın gerçek değeriyle ilişkili bir yanılsama ortaya çıkıyor zamanla. Bir ateş böceği elmas kadar ekonomik değer üretmiyor örneğin. Halbuki bakıldığımda canlı, hareket eden ve etrafına ışık veren bir organizma yaratılış itibarıyla çok daha nadide bir eser olmalı. Değerdeki yanılsama belki de en bariz, verdiğimiz ilk örnekte kendini gösteriyor. Petrolü sudan daha değerli görüyoruz. Halbuki varoluşsal değeri itibarıyla petrolün suyla yarışması mümkün değil. Kuran'ın ifadesiyle her canlı sudan yaratılmıştır.[1] Su varsa hayat vardır, yoksa yoktur. Su, canlıların var oluşunun oksijenden sonraki en önemli önkoşuludur. O sebeple bilim adamları ayın yüzeyinde ve diğer gezegenlerde suyun varlığını tespit için yıllardır çalışmalar yürütüyorlar. Petrol ise insana bir konfor üretse de canlıların var olması ve hayatta kalması için bir önkoşul değildir. Dünyadaki tüm petrol bitse bile canlılar yaşamaya devam edebilir. Buna mukabil su biterse her şey bitmiş demektir.

Dinler, varlığa ekonomik açıdan değil daha ziyade varoluşsal (ontolojik) bir gözle bakarlar. Bu sebeple olsa gerek hemen her dinde suya önem verilir ve kutsal kabul edilen su ya da sular bulunur. İslam'da zemzem, Hıristiyanlıkta ayazma, Hinduizm'de Ganj nehri gibi. Hz Peygamberin akan suda abdest alırken bile suyun dikkatli kullanılmasına dönük uyarısı da aynı minvalde değerlendirilebilir. Suyun üç yudumda ve oturarak içilmesi yönündeki nebevi tavsiye de bununla ilişkilendirilebilir. Geleneğimizde de suya aynı pencereden bakıldığını görmek mümkün. Nitekim büyükler, kendilerine su getiren çocuklara "Su gibi aziz ol" diye dua ederler. İnsanın azizliği bir yanda dururken ona su gibi aziz ol diye dua etmek ne anlam taşıyor olabilir? Su, azizliğini hiçbir zaman kaybetmezken insan bu konuda kusurlu olabiliyor anlaşılan. İnsana, suyun azizliğinden nasiplenmek düşüyor.

Su gibi aziz olabilmek için suyun azizliğini fark etmek gerekiyor öncelikle. Suya, alelade bir şeymiş gibi bakmaya devam edersek bunu başarmamız zor. Suya, varlığımızı önceleyen temel ve eşsiz bir varlık olarak bakmayı deneyebiliriz. Yunus’un sarı çiçekle konuştuğu gibi biz de suyla konuşabilir; varlığın hikmet ve manasını sudan öğrenmeye çalışabiliriz. Su kıtlığının konuşulduğu şu günlerde kullandığımız suyun anlam ve kıymeti üzerine tekrar ve tekrar düşünmek lüzumu var. Suyu hoyratça kullanmanın bizim ve bizden sonrakiler için varoluşsal bir tehdit oluşturduğunu görmek ve göstermek durumundayız. Parasız, konforsuz, petrolsüz yaşayabiliriz ama susuz asla.

 

 

[1] Enbiya Suresi, 30