AYHAN ÖZ - KENDİNİ EĞİTEMEYENİN BAŞKASINI EĞİTMESİ; KENDİSİ ÖĞRENEMEYENİN BAŞKASINA ÖĞRETMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?- 01 Ekim 2023 Pazar

AYHAN ÖZ - KENDİNİ EĞİTEMEYENİN BAŞKASINI EĞİTMESİ; KENDİSİ ÖĞRENEMEYENİN BAŞKASINA ÖĞRETMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?- 01 Ekim 2023 Pazar

AYHAN ÖZ - KENDİNİ EĞİTEMEYENİN BAŞKASINI EĞİTMESİ; KENDİSİ ÖĞRENEMEYENİN BAŞKASINA ÖĞRETMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?- 01 Ekim 2023 Pazar


Kur’an-ı Kerim’de Hz. Adem’in yaratılışından bahsedilirken Bakara Suresi’nde şu ifadelere yer verilmektedir: “Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra bunları meleklere gösterip ‘Sözünüzde doğru iseniz şunların isimlerini bana söyleyin’ dedi. ‘Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En kâmil ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin’ cevabını verdiler. ‘Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir’ dedi. Onlara bunların isimlerini bildirince de ‘Size ben göklerin ve yerin gizlisini kesinlikle bilirim; yine sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim demedim mi!’ buyurdu. Meleklere, ‘Âdem’e secde edin’ dediğimizde İblîs dışındakiler derhal secde ettiler; o direndi, büyüklendi ve kâfirlerden oldu.”

Burada Hz. Adem’in yaratıldıktan sonraki ilk eyleminin ilim öğrenmek olduğu ifade ediliyor. Bilindiği üzere İslam’ın ilk emri de “Oku!”. İnsaniyetin de İslamiyet’in de temel kurucu eylemi öğrenmek ve öğretmek. Yukarıdaki ayette Hz. Adem’in öğrenme ve öğretme yönünden meleklerden üstün kılındığına işaret ediliyor. Allah, ona eşyanın isimlerini öğretmiş ve daha sonrasında o isimleri meleklere öğretmek için onu vekil kılmıştır. Kendisine verilen ilim, meleklerin onun önünde saygıyla eğilmesini gerektirecek kadar kıymetli. Hz. Ali’ye atfedilen “Bana bir harf öğretinin bin yıl kölesi olurum” şeklindeki veciz söz de bu gerçeği ifade eden bir başka örnek. Kısacası ilim, insana değer katan önemli bir eylem. Öğrendikçe, ontolojik değerimiz artıyor.

İnsanın öğrenme ve öğretme yolculuğu Hz. Ademle başlıyor ve başta peygamberler olmak üzere onların varisleri olan alimler ve eğitimciler tarafından devam ettiriliyor. Eğitimcilik bir peygamber mesleği esasında. Hz. Peygamber (s.a.), “Ben muallim olarak gönderildim” derken de buna işaret etmiş oluyor. Buradan varmak istediğim nokta şurası: Öğrenmek, öğrenmeye açık olmak insanın, özellikle de eğitimcilerin vazgeçilmez vasfı. İlim öğrenmeye yönelik iştiyak bir eğitimcinin olmazsa olmazı. İlimle arasına mesafe koymuş bir eğitimcinin öğrencilerine verebileceği çok bir şey olmasa gerek. Zira kendini eğitemeyenin başkasını eğitmesi; kendisi öğrenemeyenin başkasına öğretmesi mümkün değil. Öğrenmenin öğretmeyi öncelediğini ve bunun hayat boyu devam eden bir süreç olduğunu göstermek için yeni bir kavram öneriyorum: Öğrentmen. Bu, öğrendim ve öğretiyorum değil öğreniyorum ve öğretiyorum, hatta öğretirken de öğreniyorum diyebilenlere ait kavram.

Eğitimcide bulunması gereken bir diğer önemli vasıf ise samimiyet. Yaptığı işi samimiyetle yapmalı; gösteriş, makam, mevki vb. beklentiler işin içine karışmamalıdır. Samimiyet ilmin mayasıdır. Maya bozuldu mu elde edeceğimiz ürün de bozuk olmaya mahkûm. Bugün tüm meslekler gibi öğretmenlik de profesyonel bir meslek olarak görülüyor. Kendine ait yeterlilikleri, eğitimleri, kuralları ve sorumlulukları olan ve kişinin geçimini sağladığı bir meslek. Tabi ki işin profesyonelce yapılması bir düzen ve standart oluşturuyor ve kişilere bir iş güvencesi sağlıyor. Fakat bunu yaparken samimiyet, profesyonelliğe kurban edilmemeli. Bir başkasına fayda sağlama durumu varken “Bu benim görev tanımım içinde yok” deyip işin içinden sıyrılmak profesyonellik olarak görülmemeli. “Maaşım kadar çalışırım” anlayışıyla hareket edilmemeli. Amaç sadece para kazanmaya indirgenmemeli. Elbette ki bugünün şartlarında öğretmen, yaptığı işin karşılığında geçimini sağlayacağı hak ettiği ücreti almalıdır; fakat sunacağı her katkıda ek ders hesabı yapmamalı; kimi durumlarda süreçlere gönüllü katkı sunmaktan geri durmamalıdır.

Hangi işi yaparsak yapalım iyi niyet, samimiyet ve gayretten ödün vermemek gerekiyor. Yaptığımız işi iyi niyetle yapmalı; bu iyi niyeti samimiyetle mayalamalı ve gayretle taçlandırmalıyız. Elbetteki mesleğimizi icra ederken zorluklar, sıkıntılar karşımıza çıkacak. Burada hiç duruşumuzu bozmadan elimizden gelen çabayı ortaya koyarak süreçte yer almak gibi bir sorumluluğumuz var. Umudu kaybetmek, havlu atmak, olaylara seyirci kalmak bir eğitimciye hiç ama hiç yakışmaz. Biz iyi niyet, samimiyet ve gayreti gösterelim; gerisi Allah Kerim. Olmazlar olur, ıslah olmaz denenler düzelir. “Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et.”

 

https://www.dunyabizim.com/kendini-egitemeyenin-baskasini-egitmesi-kendisi-ogrenemeyenin-baskasina-ogretmesi-mumkun-mudur-makale,3029.html