AYHAN ÖZ - KAHRAMAN VE MUCİZE BEKLEMEK

AYHAN ÖZ - KAHRAMAN VE MUCİZE BEKLEMEK

AYHAN ÖZ - KAHRAMAN VE MUCİZE BEKLEMEK


Zor zamanlardan geçiyoruz. Zorlukları birlikte omuzlamaya çalışıyoruz. Milyonlar tek yürek oldu, herkes elinden gelen katkıyı vermeye çabalıyor. Nice isimsiz kahraman var bu sürecin içinde. Nice hikayeler var acı, fedakârlık ve umut yüklü. “Mucize” diye nitelendirilen nice kurtuluşlara şahit olduk şu geçen süre zarfında. Hepimiz birlikte üzüldük, birlikte umutlandık, birlikte heyecanlandık. Enkaz altından çıkartılan her can bizlere nefes, yarına dair umut oldu. Depremden saatler, günler sonra hayata yeninden tutunan her canımız için Yaratan’a binlerce, milyonlarca kez şükür.

Toplumu derinden etkileyen bu tür durumlarda gözler kahramanlar arıyor, mucizeler bekleniyor doğal olarak. Bu duyguyu anlamak mümkün elbette. Fakat bir toplumun işi kahramanlara ve mucizelere bırakması bir yönüyle de sorgulanması gereken bir durum. Zira iş kahraman ya da kahramanlara havale edildiğinde birçok şeyin, bireysel sorumlulukların üstü de örtülmüş oluyor. Başa gelen musibet ortaya çıkmazdan evvel kendi payımıza düşen sorumluluklar yok sayılıyor. Kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzünden yıkım göz göre göre geliyor, biz nihayetinde bir kahramanın ya da kahramanların gelip bizi buradan kurtarmasını bekliyor oluyoruz. Ya da bir kahraman çıkartıyoruz içimizden, onun etrafında toplanıyoruz, ama o gittikten sonra dağılıp toz duman oluyoruz. Kahramanlara umut bağlayan toplumların hayalleri kahramanlarının ömrü kadar oluyor.

Her birimiz bir kahraman olmak durumundayız. Kahramanlar hep olağanüstü durumlarda ortaya çıkar diye düşünüyorsak bence yanılıyoruz. Kahramanlık hikâyeleri hayatın olağan akışında yoğrulur. Kahramanlık, işini doğru yapabilmektir. Kahramanlık, inanç ve değerlerine uygun ilkeli bir yaşantı sürebilmektir. Kahramanlık, henüz musibetler ortaya çıkmadan öngörü geliştirmek, tedbir alabilmektir. İşini doğru yapmış, emeğinden, malzemesinden çalmamış bir müteahhit en az enkaz altından canları çıkarmak için cansiperane çalışan bir kurtarma görevlisi kadar kahramandır benim gözümde. Zira onun, işini doğru yapması sayesinde onlarca belki yüzlerce can kurtulmuştur. Bu insanlar, yaşadığımız acıyı bir nebze de olsa hafifletmiştir. Bir işin nasıl doğru yapılabildiğini bize göstermiştir. Bu açıdan bakıldığında demirini doğru bağlayan bir usta, betonunu doğru karan bir firma, denetimini doğru yapan bir denetimci her biri birer kahramandır. Kahramanı hep dışarıda, uzaklarda aramayalım; yaptığımız işin kalitesiyle her birimiz birer kahramanlık hikâyesi yazalım.  Yazalım ama bunu illa da birileri okuyacak diye bir beklentiye de girmeyelim. Rıza-ı Bârî için doğru olanı yapmayı bu kahramanlığın nişanesi olarak görelim.

Mucize kavramı üzerine de düşünmek gerekiyor bence. Mucize, iflah olmayan toplumlara Allah’ın, peygamberleri aracılığıyla gösterdiği, onları aciz bırakan olağanüstü olayları ifade eder. Mucize, musibet öncesi son raddede ortaya çıkar. Esas olan hayatın normal seyrinde inanç ile şereflenebilmektir. Mucize ortaya çıktığında bu aynı zamanda bir toplumun helak aşamasına geldiğini gösterir. Zira mucize isteyip inanmayanlar helak olmakla yüzleşmek durumundadır. Marifet mucizeye gerek kalmadan doğru olana ulaşabilmektir. Bu nedenle mucize beklemek biraz da ihmal ve kusurları kabullenmek anlamına gelir. Yani bir anlamda mucize beklemek Allah’ın kitabî ve kevnî ayetlerini okumakta başarısız olmak, hakikate gözleri kapatmak demektir. Biz tabi ki deprem sürecinde mucizeyi bu anlamında kullanmıyoruz ama meseleye girişte işin bu yönünün bilinmesi de önemli.

Biz günlük dilde “mucize” kelimesini Peygamberlere verilen özel durumları ifade etmekten ziyade gerçekleşen inanılması güç olay ve durumlara karşılık olarak mecazi anlamda kullanıyoruz. Mucize insanın acizliğini ifade ediyor bu yönüyle. Ancak sorumsuz davranıp bu sorumsuzluğun sonucunda mucize bekleyerek kurtulmaya çalışmak bir yanılsama olsa gerek. Zira herkes sorumluluğunu hakkıyla yerine getirdiğinde mucize beklemeye de pek gerek yok esasında. Gerçek mucize, tıpkı kahramanlıkta olduğu gibi işini doğru yapmakta. Mucizeyi yıkıntılar arasında aradık biz. Halbuki mucize binanın yapılışında aranmalı. İşini doğru yapan, sahiplenen, hak ve hukuku gözeten, başkalarının iyiliğini isteyen bir kişinin çıkardığı iştir mucize. Kendini iyi insan yetiştirmeye adamış bir öğretmen, güvenli ve sağlam evler inşa etmeye çabalayan bir müteahhit, insanlara faydalı olmaya çalışan bir doktor, daha doğrusu işini ahlâki ilkelere uygun olarak bir ibadet şuuruyla yerine getiren her meslek çalışanı mucizeye gebedir. Kurtarma ekipleri bunun en güzel örneği. Bina enkazında çalışan, sürece omuz veren, cansiperane alanda gece gündüz çalışan tüm ekipleri yürekten tebrik etmek gerekiyor. Çünkü onlar adanmış bir ruh hâliyle kendilerini işlerine vererek bu mucize kurtuluşlara vesile oldular. Can kurtarmak binayı inşa ederken başlayan bir süreç. İnşa sürecinde binanın, ölçülerin canına okuyup ortaya çıkan enkazda sorumluluğu kurtarma ekiplerine bırakıp mucize beklemek bir problem durumuna işaret ediyor esasında.

İşin bir diğer yanı ise depremde yakınlarını, canlarını kaybeden depremzedelerin psikolojileri. Mucize ve kahraman gibi ifadeleri kullanırken daha özenli olmakta fayda var. En basitinden enkazda çocuğunu kaybetmiş bir anne, bir diğer enkazdan günler sonra çıkartılan bir başka çocuğun kurtuluşuna “mucize” dendiğini duyduğunda ne düşünür acaba? “Ya Rabbi benim çocuğum mucizeye layık değil miydi?” diye sormaz mı? Bu kurtuluşa vesile olanları “kahraman” olarak dillendirdiğimizde “Bu kahramanlar benim çocuğum için neredeydi?” demez mi? Ayrıca bu kadar kahramanlık vurgusu yapılması sırf “kahraman” olmak için birilerini buralarda görünmeye itmez mi? Görünmeden kahramanlık yapmak daha değerli olsa gerek. Saatler süren bir çalışma sonucunda enkazdan bir vatandaşı canlı olarak çıkarmış, toz toprak içinde kalmış bir kurtarma görevlisinin kendisine uzatılan mikrofona iltifat etmemesi, mahzun bir edayla, belki de başka canları kurtaramamanın verdiği elemle usulca oradan uzaklaşması, bende çok daha derin bir iz bıraktı örneğin. İşini hakkıyla yapanın kahramanla da kahramanlıkla da pek de işi olmuyor zannımca.