Bireysel ve toplumsal olarak yaşadığımız sorunların temellerine insek çoğunda karşımıza ne çıkar dersiniz? Ben uzunca bir zamandır bu gözle etrafıma bakıyor, kendimce gözlemler ve okumalar yapıyorum. Hangi mecliste bir mesele konuşulsa durup bu sorunun cevabını arıyorum. Diyeceksiniz ki “Ne buldun?”. Bulduğum cevap hep aynı: Ahlak sorunu. Her nasıl oluyorsa dönüp dolaşıp hep aynı yere geldiğimi fark ediyorum. Hemen bütün sorunlarımızın aynı karanlık illetten beslendiğini görüyorum. Hangi sorun ele alınsa kendimi ahlak üzerine değerlendirme yaparken buluyorum. Her seferinde bu konuya bu kadar kör sağır kesilmiş olmamıza şaşıp kalıyorum. Sorunu kendimde, kendi bakış açımda aramaya başlayacağım artık: Ahlak konusu bende bir saplantı halini mi aldı acaba; yoksa gerçekten de birçok sorunun özü ahlak mı?
Lütfen siz de bu gözle bir süzün etrafınızı. Nelerden şikâyet ediyoruz daha çok ve bu şikâyetlerimiz temelde neyle ilişkili. Örneğin kendine reva gördüğünü başkasından esirgemek ya da başkası yaparken eleştirdiği birçok şeyi kendine mübah ve meşru görmek. Zannedersem toplumda en çok eleştiriye maruz kalan kurum siyaset; en çok eleştirilenler de siyasetçiler. Burada güncel siyasete girecek değilim elbette; ancak şu tespitimi paylaşmak isterim ki siyasetin de siyasetçinin de kalitesi bu toplumun ortalama kalitesi ve kalibresi kadar. Siyasetçide görüp eleştirdiğimiz birçok yanlış toplumun geneline sirayet etmiş yanlışın bir yansıması. Siyasetçiler daha göz önünde olduğu, yaptıkları toplum tarafından takip edildiği için daha çok konuşulup eleştiriliyor sadece.
Bir de partizanların muhalif eleştirisi var ki o da evlere şenlik. Rakip siyasi geleneği hırsızlıkla, adam kayırmakla vb. itham ederken kendi mensubu bulunduğu partinin yaptığı hataların üstünü örtmekle uğraşmak bir ahlak sorunu değil de nedir? Ahlak meselesini partiler ve hizipler, daha doğrusu mensubiyetler üstü bir noktadan ele almak gerekiyor. A ya da B partisinin, x ya da z grubunun değil de bu toplumun ortak ve yaygın bir sorunu olarak bakmak gerek meseleyi. Hiç kimse kendini bu konudan azade görmemeli. Toplum olarak ahlakımızda bir eksiklik var ve bu eksiklik bütün kurumlara ve yapılara sirayet etmiş durumda.
Ekonomik sorunların da temelinde yatan temel dinamiklerden biri ahlak değil mi sizce? Herkes birbirinin hakkını gözetse ve herkes hakkına razı olsa; herkes görev ve ödevlerini yerine getirse; herkes ticaretini dürüstçe yapsa daha iyi bir ekonomiye sahip olmaz mıydık? Vergi kaçırmak için bir takla atanlar, çalıştığı işçinin emeğini sömürenler, daha çok kazanmak uğruna ayıplı ve kusurlu mal pazarlayanlar, çalışmadığı işin ücretini alanlar, sahtekarlık yaparak türlü yollardan devletin kasasına el uzatanlar vb. Bunların örnekleri etrafımızda bolca yok mu? Herkes yaptığına bir kılıf bularak meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Ekonomik sıkıntıları ön süren de var “ama herkes” yapıyor diyen de. Halbuki ahlak zor zamanda kendini gösteren bir haslet. Öbür türlü bir mazeret bulmak her zaman mümkün.
Meseleyi ciddiyetle ele almak, suçu sağa sola atmaktan vazgeçmek gerekiyor bir an evvel. Ahlak ortak sorunumuz ve bu sorunu çözmeden siyaset de ekonomi de düzelemez. Zira siyasetçisi de ticaret erbabı da bu toplumun içinden çıkıyor. Kök nasılsa dal da öyle oluyor doğal olarak. Bir ahlaki dönüşüm elzem ve acil.