Her yönden kuşatıldık. Hristiyan, Musevi, Siyonist, Budist, Hindu, Şamanist, ateist ve daha nicesi Müslüman düşman-lığında ittifak ettiler, güç birliği yaptılar.
Şair Fuzuli’nin asırlar önce kim bilir hangi iç sıkıntısıyla yazdığı “Derd çok hemderd yok düşman kavî tâli’ zebun” (Dert çok, derdi paylaşan yok, düşman güçlü, talih zayıf) dizeleri bugün ümmet-i İslâm’ın ortak sesi oldu.
Evet, düşman güçlü, hem de çok güçlü.
Çok paraları var… Afrika’nın elmaslarını, Amerika’nın altınlarını, Ortadoğu’nun petrolünü çaldılar. Ekmeği de emeği de sömürdüler. Ticaret yollarını tuttular. Yoksul bıraktılar, borç verdiler, faizle, tefecilikle daha da çok kazandılar. Dilediklerini büyütüyor, dilediklerini yok ediyorlar. Hırsla üretiyor, azgınlıkla tüketiyorlar. Hesabı bilinmez hazinelerin üzerinde oturuyor, suyun başında duruyor, paralarıyla köleler, ülkeler, zalim diktatörler satın alıyorlar.
Çok güçlü silahları var… Karada, denizde, havada ölüm yağdıran, yenilmez gibi görünen orduları var. Bir düğmeye basıp insanlığı tümden yok edecek bombaları var.
Bilimde çok güçlüler… İnsanlığın birikimini şeytanca hedefleri için tutsak ettiler. Üniversitelerinde sömürmenin ve öldürmenin ilmini çoğaltıyorlar. Dünyanın her yanından zeki çocukları devşirip, dönüştürüp yıkıcı emellerine alet ediyorlar. Hikmete açılan tüm kapıları kapatıyor, kendi şahsi çıkarlarına hizmet etmeyen bilgiyi bilgiden saymıyorlar. Kendileri gibi düşünmeyenlere tahammülleri yok. Bilgiyi de, bilimi de, akademiyi de esir almış durumdalar.
Kültürde çok baskınlar… Kendi dillerini, inançlarını, yaşam tarzlarını, alışkanlıklarını, müziklerini, filmlerini bütün dünyaya dayatıyorlar. Televizyonları, radyoları, gazeteleri, kitapları, internet içerikleriyle en ücraya kadar ulaşıyor, beşikteki bebeklerimize, okuldaki çocuklarımıza kadar kültürlerini enjekte ediyor, bozuyor, çürütüyor, saptırıyor, kendilerine benzetiyorlar.
Enformasyonda güçlüler… Bütün kaynakları kontrol ediyor, haberleri süzgeçlerinden geçiriyor, bazen sağır, kör, dilsiz oluyor, bazen pireyi deve yapıyorlar. Kurnazlar. Hem para kazanıyor, hem istihbarat topluyor, hem dönüştürüyor, etkiliyor, algıyla oynayabiliyorlar.
Bir o kadar da zalimler… Gözlerini kırpmadan öldürüyor, toplu halde yok ediyor, soyları kırıyor, eziyor, işkence ediyorlar. Merhametleri, acımaları yok. İlkeleri, sınırları yok. Medeniyet görüntüsü altında her türlü barbarlığı büyütüp üzerimize boca ediyorlar.
Çok güçlüler… Her yönden kuşattılar… Bütün çıkış yollarını kapattılar… Çok daralttılar…
Ama değil mi ki Allah’a inanıyoruz, değil mi ki hesap gününe inanıyoruz; öyleyse Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. O ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır!
Musa o kudretli Firavun’u alt etmedi mi? Davut bir sapan taşıyla dev Calut’u yenmedi mi? Nemrut’un hakkından bir sinek gelmedi mi?
Nerede kaldı Kisra’nın, Pers’in, Babil’in sarayları? Nerede o yenilmez Moğol ordusu?
Mekkeli bir yetimin devrimi yeryüzünün her köşesine ulaşıp, dünyayı yeşertmedi mi? Medine’den çıkan ilim asırlar boyu yeryüzünün ışığı, aydınlığı olmadı mı?
Çıkacağız bu karanlıktan. Biliyoruz ki, gecenin en karanlık anı, şafağın da en yakın olduğu andır. Yırtıp karanlığı, aydınlığa, sükûna, huzura erişeceğiz. Düştüğümüz yerden kalkacağız. Ağlayacak, gözyaşlarımızla suyu yükseltecek, gemimizi yüzdüreceğiz. İmanla doğrulacağız. Şeytan’a bir kez daha galebe çalacağız.
Allah bize yeter… Öyleyse Ramazan-ı Şerif’in bu ilk gününde, elimizde kalan tek silaha, duaya sarılıp, elimizdeki tek korunağa, seccadeye sığınıp, ellerimizi semaya açıp yalvaralım:
Ya Rabbi, göğsümüzü ferahlat. İçimizdeki hüznü al. Kalbimize inşirah ver, huzur ver.
Ya Rabbi… Senden başka kimsemiz yok. Senden başka yöneleceğimiz, senden başka yardım dileyeceğimiz, senden başka sığınağımız yok. Bize acı, bize merhamet et.
Gazze’deki mazlum kullarına senden başka kimse bir şey yapamaz artık Allah’ım… Onlara erişemiyoruz. Onlara ulaşamıyoruz. Aciziz. Çaresiziz. Şu mübarek Ramazan’da dualarımızı kabul buyur Rabbim. Elimizden tut, bizi kaldır. Acziyetimizi gider. Çaresizliğimize çare ver. Aklımıza bir çıkış yolu, tembelliğimize bir deva ihsan eyle. Duyarsızlığımızı gider. Bencilliğimizi yok et Allah’ım.
Senden gayrı kimsemiz kalmadı Allah’ım… Sen taşıyamayacağımızdan fazlasını yüklemezsin. Yükümüzü hafiflet. Bize insaf, bize iz’an, bize vicdan bağışla Allah’ım.
Sen bilirsin Allah’ım… Sen her şeyin en iyisini, doğrusunu bilirsin… Hakkımızda hayırlısını eyle… Âmin.