AHMET VAROL - REFAH’A SALDIRIDA ABD’NİN TAKTİĞİ - 10 Mayıs 2024 Cuma

AHMET VAROL - REFAH’A SALDIRIDA ABD’NİN TAKTİĞİ - 10 Mayıs 2024 Cuma

AHMET VAROL - REFAH’A SALDIRIDA ABD’NİN TAKTİĞİ - 10 Mayıs 2024 Cuma


ABD yönetimi güya İsrail işgal rejiminin, Gazze Şeridi’nin en güneyinde yer alan ve şu an bir buçuk milyondan fazla insanın barınıyor olması sebebiyle tam anlamıyla bir toplama kampına dönüşen Refah bölgesine kapsamlı kara operasyonu düzenlemesine karşı çıkıyor. Ama buna rağmen işgal rejimi yine fiili olarak kara saldırısını başlattı ve Refah Sınır Kapısı’nı da kontrol altına aldı. 

ABD yönetimi bir yandan İsrail’in henüz kırmızı çizgiyi aşmadığı iddiasında bulunurken bir yandan da kendince siyonist işgal rejiminin kara operasyonuna karşı tavır koyduğunu göstermek amacıyla ona bazı silahların ve bombaların sevkıyatını durdurduğu yönünde açıklamalar yaptı. 

Aslında ABD her iki konuda da özelde hadiseleri takip eden basın mensuplarını ve genelde tüm dünya kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. Tabii Biden yönetimi adına açıklama yapanlar gelişmeleri takip eden uzmanları da başlarındaki adam gibi aptal zannediyorlar. Biden da gerçekte “aptal”ı tanıması için kendisine akıl verenlerin aynaya bakmasını önerdiklerinin farkında bile değil. 

ABD’li yetkililer işgal rejimine 900 kg ağırlıktaki bombaların sevkıyatının durdurulduğunu açıkladılar. Her şeyden önce böyle bir açıklama şimdiye kadar siyonist işgal rejiminin Gazze bölgesinde gerçekleştirdiği korkunç katliamlarda kullanılan tonluk bombaların ABD tarafından verildiğinin de bir itirafıdır. Onun bu bombaları vermesi, işgal rejiminin söz konusu katliamları gerçekleştirmesi için gerekli askeri malzemeyi temin etmesinin yanı sıra aynı zamanda onay vermesi anlamına gelir ki bu tutum da ABD yönetiminin Gazze’deki vahşi soykırım savaşının bir ortağı olduğunu gösterir. 

İkinci olarak ABD’nin şimdilik Refah’a kara operasyonuna itiraz ettiğine bir delil teşkil etmesi için bu türden bombaların sevkıyatını durdurması fazla bir anlam ifade etmez. Çünkü uzmanların tespitlerine göre siyonist işgal rejiminin ihtiyaç duyabileceği kadar bombayı zaten önceden göndermişti. Ayrıca işgal rejiminin Refah’a yönelik saldırılarında bir taktik değişikliğine gitmesi ihtimali olduğundan ihtiyaç duyacağı teçhizatın da farklı olabileceği ve ABD’nin bu türden malzemeleri gönderme işlemini sürdüreceği tahmin ediliyor. 

ABD yönetiminin işgal rejimine şimdilik bazı silah ve bombaların sevkıyatının durdurulduğuna dair açıklama yapma ihtiyacı duyması ise özellikle üniversitelerdeki tepkilerin devam etmesi ve Refah’a yönelik saldırı karşısında daha da yayılması ihtimalinden kaynaklanmaktadır.

Bu bilgiyi verdikten sonra şuna özellikle dikkat çekelim ki eğer ABD’nin onayı olmasaydı siyonist işgal rejiminin Refah’a yönelik kara operasyonu başlatması ihtimali yoktu. Çünkü işgal rejimi bu savaşı tamamen ABD’nin yardım ve desteğiyle sürdürmektedir. Dolayısıyla mevcut ABD yönetiminin siyasi hesap ve çıkarlarını da dikkate alma ihtiyacı duyduğundan onun muvafakati olmadan bu tür bir operasyonu başlatması ihtimali de bulunmamaktadır. Zaten işgal rejiminin kara saldırısını fiilen başlattığı ve bölgenin dünyaya açılan tek kapısı durumundaki sınır kapısını kontrol altına alarak buradan insani yardım girişlerini engellediği halde ABD yönetiminin siyonist işgal rejiminin henüz kırmızı çizgiyi aşmadığını iddia etmesi ve aralarında bazı ihtilaflar olsa da işgal rejimine yardım ve desteğinin süreceği yönünde açıklamalar yapması da işgal rejiminin saldırısını onayladığını gösterir. 

Ancak hem ABD hem de işgal rejimi bu konuda dünya kamuoyunu yanıltma amaçlı bir taktiğe başvurarak saldırının sadece Refah’ın doğu bölgesine yönelik dar kapsamlı bir saldırı olduğu yönünde kanaat oluşturmaya çalışıyor. Oysa doğu tarafından kara saldırıları düzenlenirken batı tarafından da havadan ve denizden saldırılar düzenlenerek Refah’a toplanmış büyük kalabalığın daha dar bir alana sıkıştırılması için çalışılıyor. Sınır kapısının kontrol altına alınmasının amacı da bu bölgeye yönelik aç bırakma politikasının etkili olmasını sağlamak ve direnişi işgal rejiminin taleplerini şartsız kabul etmeye zorlamaktır.