Son günlerde İsrail işgal rejiminin Filistinli esirlere yönelik işkence uygulamaları basın yayın organlarında konuşuluyor. İşgalcilerin işkence uygulamalarından biz yıllardan beri söz ediyoruz. Çünkü siyonist işgal rejimi dünyada işkenceyi yasallaştırmış bir yönetimdir ve geçmişte de Filistinli esirlerden birçok kişi işkence uygulamaları yüzünden hayatını kaybetti.
Sosyal medyada, Filistin direnişinin siyonist esirlere yaptığı işkencenin fotoğraflarını işgal rejiminin cezaevlerinden sorumlu sözde Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’e gönderdiği ve onların intikamı için bu işkence uygulamalarına başvurduğu iddialarının gündeme getirilmesi ise siyonistlerin dezenformasyon faaliyetlerinden başka bir şey değildir. Filistin direnişinin siyonist esirlere hiçbir şekilde işkence yapmadığını bundan önce serbest bırakılan esirler kendileri açıkça dile getirdiler. Tam aksine Filistin direnişinin esirlere çok iyi muamele ettiğinin dile getirilmesi işgalcileri rahatsız etmişti.
İşgal rejiminin Filistinli esirlere yönelik işkencelerin ana merkezlerinden biri Türkiye’de Necef Çölü diye bilinen Filistinlilerin Nakab Çölü dedikleri bölgedeki Sde Teyman esir kampı olduğundan burası medya organlarında İsrail’in Guantanamosu olarak nitelendirildi. Guantanamo ve Ebu Gureyb Amerikan vahşetinin gerçek yüzünü insanlığa tanıtan iki önemli işkence merkezi olduğundan isimleri işkence konusunda bir marka haline gelmiş durumda.
ABD yönetimi güya söz konusu işkence merkezleriyle ilgili soruşturmalar yürütmüştü. Ancak bu tamamen göz boyamadan ibaretti. O işkencelerin CIA tarafından organize edildiği, bu örgüte işkence konusunda yetkiyi de Amerikan yönetiminin yani siyasi karar mekanizmasının en üst kademesindeki kişilerin verdiği konusunda herhangi bir şüphe ve tereddüde mahal yoktur.
Aynı şey İsrail işgal rejimi için de söz konusudur. İşgal ordusu esirlere yapılan işkence uygulamalarından dünyanın haberinin olmaması için “zorunlu gizleme” kararı almıştı. Ancak sonrasında bazı insan hakları kuruluşlarının olayın arkasına düşmesi üzerine söz konusu esir kampında Filistinli esirlere gerek psikolojik ve gerekse bedensel olarak çok iğrenç işkenceler yapıldığı, cinsel tecavüzlerde bulunulduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine işgal rejimi güya oradaki görevli askerler hakkında soruşturma başlattı. Siyasi mekanizmanın sorumluluğunun üstünü örtmek ve işkencelerin askerlerin kişisel kararlarıyla ilgili olduğu intibaı vermek amacıyla böyle bir soruşturma ve bazı askerleri gözaltına alma yoluna başvurdular. Gerçekte işkence aylardan beri sürdürülmektedir ve şimdiye kadar birçok esirin işkence yüzünden hayatını kaybettiği biliniyor. Bunlardan 20 kişinin ismi tespit edildi. Ama onların dışında da işkence sebebiyle hayatlarını kaybedenler olduğu tahmin ediliyor. İşkence askerlerin kişisel kararıyla değil cezaevlerinden sorumlu Itamar Ben Gvir isimli aşırı siyonist bakanın talimatlarıyla uygulanmaktadır. Ben Gvir’in bu konuda sonuna kadar önünü açan da katil Netanyahu ve onun hükümetidir.
Gözaltına alınan askerlerin tutulduğu merkezlere sözde sivil bazı siyonistlerin baskın yapmasına fırsat verilmesi de işgal hükümetinin bir oyunu ve taktiğidir. İşgal hükümetinin amacı siyonist toplumdan geldiğini iddia ettiği tepkiyi işkenceci askerleri himaye için bir gerekçe olarak kullanmaktır.
İsimlerimizi İngiliz işgalinden kurtarmalıyız
Bizim dilimiz Arapça kelimeleri, İngilizceye aktarılmış şeklinden değil orijinalinden almaya daha uygundur. Tahran’da şehit edilen Hamas Siyasi Büro Başkanı’nın adı da İsmail Haniye veya Haniya değil Heniyye’dir. Bu kelimenin sülasi kökü “kolay oldu” anlamına gelen hene’e’dir. Birini tebrik etmek anlamındaki tehni’e masdarı da bundan türemedir. Heniyye kelimesi hene’e kelimesinin, kebire gibi fa’ile vezninde mübalağalı ismi failidir. Hene’e kelimesi bu vezne sokulunca nun’dan sonra bir ya eklenir. Devamındaki hemze pratik kullanımda med ya’sıyla birleşir, böylece ya şeddeli okunur ve kelime heniyye şeklini alır.
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-varol/israilin-guantanamosu-46130.html