Hindistan, son verilere göre nüfus sayısı itibariyle Çin’i geçerek dünyanın en fazla nüfusa sahip ülkesi haline geldi. Bunda Çin’in yıllardan beri nüfus planlaması yapmasına rağmen Hindistan yönetiminin nüfus artışını desteklemesinin büyük payı var. Bu politika devam ederse bu iki ülkenin nüfus sayısı arasında şimdilik çok az olan fark önümüzdeki yıllarda epey artabilir.
Günümüz dünyasının en fazla nüfusa sahip ülkesi durumundaki Hindistan’da yeni dönem için parlamento üyelerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen ve 7 aşamalı olarak 6 hafta süren seçimler nihayet tamamlandı. Bir önceki seçimlere nispetle oy kullanım oranında %1 azalma olmasına rağmen 642 milyon seçmenin oy kullandığı bu ülkedeki genel seçimlerle ilgili haberlerde dile getirildi. Bu arada son günlerde sıcakların artması sebebiyle 33 sandık görevlisinin sıcak çarpması yüzünden hayatını kaybettiği dile getirildi.
Oy sayımı ve değerlendirme çalışmaları devam ediyor olmakla birlikte sonuçlar büyük ölçüde belli olmuş görünüyor.
Anlaşıldığı kadarıyla bundan önceki iki dönem ülkede iktidarı elinde tutan Hindu ırkçısı Narendra Modi’nin liderliğindeki Hindistan Halk Partisi (Bharatiya Janata Partisi -BJP) öncülüğünde oluşturulan Ulusal Demokratik İttifak (NDA) seçimlerden birinci çıktı. Eğer nihai sonuçlar belli olduğunda durum değişmezse bu ittifak parlamentoda, hükümet kurmak için yeterli olan 272 sandalye elde etmiş görünüyor. Ama bu, 543 üyeli parlamentoda hassas bir sayı. Çünkü iktidarı kılpayı ile kazanmak anlamına geliyor. O yüzden NDA’nın hükümet kurabilmek için bu ittifaka dahil olmayan bazı kişilerin desteğine ihtiyaç duyabileceği tahmin ediliyor.
Bu durum, Modi’nin, onun aşırı Hindu ırkçısı partisinin ve başını çektiği ittifakın önceki seçimlere nispetle desteğinin azaldığını gösteriyor. Ama bütün bunlara rağmen yine de insanlık açısından bir utanç ve yüz karası olarak görülmesi gereken aşırı ırkçı, ayrımcı, Filistin’deki korkunç katliamda siyonist katillerle birlikte saf tutan, katillere sadece ekonomik ve diplomatik destek vermekle kalmayıp asker desteğinde bulunan bir zihniyetin üçüncü kez böylesine kalabalık bir ülkede seçimleri kazanabilmesi endişe verici bir durumdur. Bu durum karşısında Modi’nin oylarının azalmasına sevinmek değil, böyle bir adamın hâlâ seçimi kazanabilmesi üzerinde kafa yormak gerekir.
Ancak onun üçüncü kez iktidarı kazanmasında ırkçı ve İslam karşıtı söylemlerinin büyük rolü olduğu, bu yöndeki politikalarının ve söylemlerinin kendisine prim kazandırdığı gerçeğini de görmezden gelemeyiz.
Bunda ise, son dönemde Hint toplumundaki kast sisteminin ezilen tabakasını oluşturan alt kasta mensup olanların İslam’a ilgi duymasından duyulan endişe sebebiyle, üst kastlara mensup olanların İslam karşıtı söylem ve politikalara daha güçlü bir şekilde destek vermelerinin önemli payı olduğunu düşünüyoruz. Alt kast bu ülkede aynı zamanda hizmet sektörünün iş gücü potansiyelini oluşturuyor. Dolayısıyla toplumu yönlendiren medyayı ve ekonomiyi ellerinde tutanların çoğu son zamanlarda İslam ve Hristiyanlığa ilgiden ciddi şekilde rahatsızdır. Bu yüzden son dönemde Hindu ırkçısı politikalara destek vermiş ve Modi’nin yükselişi bu sayede olmuştur. Son seçimlerde desteğin nispeten azaldığı söylense de Modi’nin yine de kendisini iktidara getirecek bir destek kazanmayı başarabildiği görülüyor.
Modi’nin siyasi iktidarının devam etmesi ise Hindistan Müslümanları açısından ciddi bir tehlike arz ediyor. Bu adam zaten önceki iktidar döneminde Müslümanların bir kısmını göçe zorlamak için çeşitli yasal düzenlemeler yapmıştı. Bu dönemde göçe zorlama politikalarının daha da şiddetlenmesi ihtimali var. Ayrıca İslam karşıtı söylemlerin, karalamaların, Hindu fanatizmini öne çıkaran kesimlerin Müslümanlara yönelik saldırılarının artması tehlikesi var.
Hindu fanatiklerin bu ülkede rejimin Müslümanlara ve İslam’a karşı yürüttüğü savaşın gerilla gücünü oluşturduklarını özellikle belirtmek gerekir.