Abdurrahman DİLİPAK - En kötü senaryo - 22 Şubat 2021

Abdurrahman DİLİPAK - En kötü senaryo -  22 Şubat 2021

Abdurrahman DİLİPAK - En kötü senaryo - 22 Şubat 2021


Birilerine göre bu işler bulanmadan durulmayacak. O zaman bırakacaksın ipin ucunu, ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.

Global reset’ten önce küçük, bölgesel, siyasal, ekonomik “reset”ler yaşanabilir. Zaten, hep söylüyorum, 19.YY sonunda, savaş yıllarında kapitalizmin, komünizmin ve faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21.YY’ı açıklayamazsınız. Dünyanın en kadim uygarlıklarının yaşadığı, dünyanın nabzının attığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Ve tarihin sonunu getirecek “kıyamet savaşı” da biliyorsunuz burada kopacak! Dört bir yandan sert rüzgârların estiği bir coğrafya burası. Bugünden yarına terör bitmeyecek, böyle giderse, belki yeni bir dünya savaşının tanığı olacağız. İnsan eliyle ya da tabii sebeplerle yeni krizler, afetler yaşayacağız, daha durun hele, yeni başlıyoruz. Bunlardan en az zarar ya da kurtuluş için tek çözüm Allah’ın ipine tutunmak, ins’in Şeytanlarından uzaklaşmak ve onlardan yüz çevirmek!

Bundan sonra her şey mümkün, Din, ahlak ve hukuktan bağımsız, merhamet, akıl ve vijdan dışı her şey mümkün. Gözleri dönmüş vaziyette. Onlar için geri dönüş mümkün değil. Ya onlar kazanacak, insanlık kaybedecek, ya da insanlık kazanacak, bu modern zamane tanrıları ve onların işbirlikçileri kaybedecekler. Burada geniş halk yığınlarının, bu siber diktatörlüğe karşı, kendi dindaşları ile ittihad ederek, yeryüzündeki tüm erdemli, akıllı, dürüst insanlar ve mazlumlar kendi aralarında, erdem ve ahlak temelli ideolojik, politik ittifaklar kurarak birlik olup direnebilirler. Bu direniş cephesinin sacayağının 3. ayağı, itilaf olacaktır. Başkalarının temel hak ve hürriyetlerine tehdit oluşturmayan herkesin bu cephede yerini alması gerekir.

Dini, ahlakı, hukuku, adaleti, barışı, hürriyeti, herkesin mal, can, namus, akıl, inanç ve nesil emniyetini savunan bir insanlık cephesinden söz ediyorum. Hareketin temelinde devrimci ahlakla, bütün bu yanlışlara “Hayır” diyecek evrensel bir muhalefetten söz ediyorum. Kula kulluk yok, hep birlikte bu talebi yükseltmemiz gerek.

10 Emir bize yol gösterebilir. Kula kulluk yok. Allah’tan başka ilah yok. İsteyen inanır, isteyen inkar eder. Kimse bizim ilahımız Rabbimiz olmadığı gibi biz de kimsenin İlahı ve Rabbi değiliz. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacağız. Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmeyeceğiz. Allah’ın adını kullanarak ve dini mukaddes dışında süfli emelleri için istismar ederek, insanları aldatanlardan olmayacağız. Yaşadığımız zamana ve mekana şahidlik edecek, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumlardan yana, zalimlere karşı olacağız. Haksızlıklar karşısında susanlardan olmayacağız. Bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecek. İşi ehline vereceğiz, insanlar hakkında karar verirken bilenlere danışacak, vereceğimiz karar konusunda, o işten yarar ve zarar görenlerin talep ve itirazlarına açık olacağız. Masiyet, suç, yanlış işler konusunda kimseye itaat etmeyeceğiz. Makul, meşru, tartışmalı konularda kendi zannımızla ilgili ısrarcı ve kavgacı bir tavır içinde olmayacağız. Anne, baba, akraba, komşu ve her türlü teşrik-i mesai içinde olduğumuz insanlara karşı, adil, hüsnü zan, merhametli, sabırlı ve cömert olacağız. Bizim gibi inansınlar ya da inanmasınlar, bizim elimizden, dilimizden, yaptıklarımızdan, iffetimizden emin olacaklar. Bu anlamda aile içinde saygı, sevgi, merhamet, şefkat, iyilik ve sabırla muamele edeceğiz. Anne-babamıza, akıl dışı ve ahlak dışı talepleri dışında sadakatten ayrılmayacak, onlara tabii ihtiyaçları konusunda ya da itirazları karşısında “üf” bile demeyeceğiz. Anne babalarımız, akraba ve komşularımız da “emri bir maruf, nehyi anil münker” konusunda bize karşı ve biz de birbirimize karşı “nötr” davranmayacağız. Hamiyetperver olacağız. Anne - babamıza saygı göstereceğiz ki Allah da bizim ve ülkemizin ömrünü hayırlı ve uzun etsin. İnsanı yaşatalım ki, devletimiz de yaşasın. İnsanı yaşatalım ki, insanlık ölmesin ve biz de şerefli bir ömür yaşayalım.

Cinayet işlemeyecek ve hiçbir canlıya zulmetmeyeceğiz. Canlıların neslini sürdürmesi için onların tabii hayat alanlarına zarar vermeyeceğiz. Hayvanları öldürüp, ekinleri talan etmeyeceğiz, onların fıtratlarını bozmayacağız. Çünkü onların başına gelen bizim de başımıza gelir. Nesli, aileyi, geleceğimizi ifsat eden fuhşiyata, uyuşturucu, aklı zail eden ve fıtratı bozan her türlü yiyecek, içecekten uzak duracak, kumar ve faydasız işlerden, malayani şeylerden uzaklaşacağız. Çalmayacağız, yalan söylemeyecek, yalancı şahidlik yapmayacak, dedikodu, gıybet ve iftiradan uzak duracağız. Rüşvet alıp vermeyeceğiz. İşi ehliyet ve liyakate göre taksim edeceğiz, torpil yapmayacağız. Kavmiyetçilik yapmayacağız. Zira, biz doğduğumuz ana-babayı kendimiz seçmedik, doğduğumuz zamanı ve mekanı, derimizin rengi ve cinsiyetimizi kendimiz seçmedik. Bundan dolayı üstün ya da geri olamayız. Bunlardan dolayı kimse üstünlük iddiasında bulunamayacağı gibi, kimseye karşı da aşağılayıcı bir tavır içine giremez.

İnsan insanın kurdu olmamalı. Bizler, ademoğulları ya dinde kardeş, ya tende bir eşiz.

Biz şunu kabul edelim, Adalet yoksa barış teslimiyettir. Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güvende değildir. Barışa ulaşmak istiyorsan, “Komşunun evine, malına mülküne, karısına-kızına, erkek ve kadın olsun elinin altında bulunanlara, tarlasına, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” Hâlâ yorulmadık mı soğuk savaş oyunlarının kurbanı olmaktan, birileri aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek istiyor. Yabancıların tehdidini ve övgüsünü, yardımını ne kadar çok önemsiyor siyaset adamları. “LGBT’ye özgürlük” ve “Boğaziçi dayanışması” onun için CoVID komplosu, Global reset, Neuralink’ten daha çok ilgisini çekiyor birilerinin. Gençler, çocuklar, eve hapsedilen yığınlar kitleleri oyalamaya yönelik ömür törpüsü oyunlarla ömür tüketiyor. 

Beterin de beteri var. Aklımızı başımıza toplamazsak, gelecek günler geçen günleri aratabilir. Bundan kurtulmak için çok geç olmadan tevbe edelim, başkalarını hesaba çekmeden nefsimizi hesaba çekelim. Çünkü biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Karanlık aydınlığın yokluğudur.. Selâm ve dua ile.

Kaynak / Yeni Akit Gazetesi