Abdullah YILDIZ - Taşlardan değil adamlardan bina inşa etmek -23 Kasım 2021

Abdullah YILDIZ - Taşlardan değil adamlardan bina inşa etmek -23 Kasım 2021

Abdullah YILDIZ - Taşlardan değil adamlardan bina inşa etmek -23 Kasım 2021


Dünya sürgününü tamamlayıp Rabbe yürüyen Sezai Karakoç üstad Şehzadebaşı’nda Gün Doğmadan şiirine ilham veren Şehzadebaşı Camii’nin haziresine defnedildi. Mekânı Cennet olsun. Diriliş şairinin kabrinde dua ederken 15 yıl önce aynı camide Namazla Diriliş Seferberliğini başlattığımızı hatırladım.

Namaz ve cami aşığı olan merhum Sezai Karakoç üstadımız, ‘Müslüman toplumun kalbi camidir’, der:

“Cami, mihrabıyla bir tapınak, minberiyle bir toplum ve bir devlet, kürsüsüyle bir okuldur… Cami halkın hayatına kök salmış ulu bir çınardır. Cami köktür; halk, Müslüman halk, caminin gövdesidir.

Cami, kıyamete kadar ezanlarıyla bütün insanlığı Allah’a çağıracak, namazıyla Müslümanı Allah’ın katına yükseltecek, hutbesiyle üstün insanlık düzenini tebliğ edecek, doğruluklara doğrultacak, eğriliklerden çevirecek, vaazıyla ilim ve ahlâk, marifet ve hikmet dersini verecektir.

Cami… Hakla halk arasına kurulmuş bir köprüdür. Cami, hakikatin köprüsüdür… Cami, toplumun kalbidir. Oraya dokunulamaz. Caminin aldığı bir yara, kalbin aldığı bir yaradan farksızdır. Camilerimizle ayakta duruyoruz. Bunun farkında değil miyiz?” (Sütun, İstanbul-1975, s. 715-717)

Bu sebepledir ki Peygamberimizin Medine’ye hicretinde ilk icraatı mescid/cami yapmak olmuştur. Tevbe/108’de “daha ilk günden takva temeli üzerine kurulduğu” bildirilen mescidin Mescid-i Nebevî olduğu ağırlıklı görüşse de Kubâ Mescidi olduğu da söylenmiştir. Hakikat ise şudur: Mescid takva temeli üzerine kurulur, kurulmalıdır. Cin suresinin 18’inci ayetinde “Şüphesiz mescidler Allah’ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin!” buyurulduğu üzere, Allah’tan başkasına kulluk etmekten sakınmayı yani takvayı kuşanmayı öğrendiğimiz okullar Allah’ın mescidleridir. Bakara/114’te de “Allah’ın mescidleri” ifadesi geçer. Secde namazın en önemli rüknü olduğu ve âdeta namaz ibadetini sembolize ettiği için hem Kur’ân’da hem hadislerde hem de diğer İslâmî kaynaklarda özel olarak namaz ibadetine tahsis edilmiş yerler secde fiiline nispetle mescid diye anılmıştır. Sözlükte “toplayan, bir araya getiren” anlamına gelen cami ismi ise başlangıçta sadece cuma namazlarının kılındığı büyük mescidleri ifade ederken daha sonra mescid kelimesi sadece çoğu mahalle aralarında yapılan küçük mabetler için kullanılmış, vakit namazlarının da kılındığı bütün büyük mescidlere de cami denmiştir. 

Ve “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe, 9/18) Burada “imar etme” ile mescidlerin maddî anlamdaki imarının yani inşası, onarımı ve bakımının mı yoksa manevî yönden ayakta tutulması için gerekli işlerin yapılmasının mı kastedildiği üzerinde durulmuştur. Ayet her iki manaya açık durmakla beraber, mescidlere gereken ilgiyi gösterme, Resûlullah’ın uygulamaları ışığında caminin fonksiyonlarını belirleyip bunları canlı tutma, özellikle Allah’a kulluk ve İslâm kardeşliğinin pekiştirilmesi amacına dönük faaliyetlerle mescidleri ihya etme anlamı daha güçlü bulunmuştur (Bk: Kur’ân Yolu). 

Bu manayı çarpıcı biçimde vurgulayan Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi imarın taşlarla değil, adamlarla yapılması gerektiğini söyler: “Kendi içlerinde samimi olan bazı Müslümanların, camilerle dolu şehirlerde cami yapmak için yardımda bulunduklarını gördüm. Bu kişiler milyonlarca para ödeme yükümlülüğü altına girmektedirler. Ancak bu meblağın bir mislini, yarısını hatta çeyreğini İslam daveti için, küfür ve imansızlığa karşı koymak için, dinin yerleşmesi ve hâkim olması için veya yapacak adam bulunup da malî kaynağın bulunamadığı benzer büyük hedefler için talep ettiğin vakit seni dinleyen bir kulak ya da kabulle karşılayan bir cevap bulamazsın. Çünkü onlar adamlardan oluşan bir bina değil, taşlardan oluşan bir bina yapmaya inanıyorlar!” (Öncelikler Fıkhı, s. 44)

Kaynak / Yeni Akit Gazetesi