Abdullah YILDIZ - “İmam Hatipler kapatılsın (!)” - 28 Eylül 2021

Abdullah YILDIZ - “İmam Hatipler kapatılsın (!)” - 28 Eylül 2021

Abdullah YILDIZ - “İmam Hatipler kapatılsın (!)” - 28 Eylül 2021


Bir fotoğraf sanatçısı kardeşimiz birbirinden ilginç fotoğraflar çekmek için diyar diyar, ülke ülke dolaşırken sıra Küba’ya gelir. Dağ, bayır, deniz manzaraları derken turistlerin mutlaka uğradığı bir büyük kilisenin çan kulesinin merdivenlerini tırmanır. O sırada duvara karalanmış ‘dilek yazısı’ türünden yazılar görür ve bunlardan biri dikkatini çeker, zira Türkçe yazılmıştır: “İmam Hatipler kapatılsın!”

Muhtemelen ideolojik mülahazalarla oralara uzanan Türkiyeli zavallı bir fanatik, ‘emperyalizme kafa tutan’ Castro’nun ülkesinde sömürgeci zalimlerin işbirlikçilerinden yana sergiler seküler yobazlığını… 

Son yıllarda “İmam Hatipler kapatılsın!” naralarını çok farklı kesimlerden sık sık işitiyor olmamız da oldukça manidar ve düşündürücüdür. “Biz Lut kavminin çocuklarıyız” diyen LBGT’ci sapkınlardan tutun, kendilerini “falanist” ya da “filanist” diye isimlendiren yabancı ideoloji mensuplarına kadar pek çok İslâm karşıtı kişi ve grupların ellerinde “İmam Hatipler kapatılsın!” pankartları taşıdıklarına ve sosyal medya başta olmak üzere çeşitli mecralarda da bunu dillendirdiklerine hep birlikte tanık oluyoruz. 

“İmam Hatip düşmanlığı” diye isimlendirebileceğimiz bu talihsiz tavrın altında yatan nedenlerin en başta geleni, bize göre, yüzyılı aşan köklü bir geleneğe yaslanan bu okullarda eğitim gören nesillerin söz konusu yabancı fikir ve ideolojilere geçit vermemeleri ve ülkenin kadim manevi köklerine dönüşünde başat rol oynamalarıdırDin ve fen ilimlerini bir arada tahsil eden ve sadece Türkiye’nin değil, bütün bir ümmetin ve hatta insanlığın geleceğine talip olan İmam Hatip neslinin, siyasetten bürokrasiye, ilim ve fikir dünyasından teknolojiye, ticaretten ekonomiye kadar her alanda başarılı bir performans ve erdemli bir duruş sergilemeleri küresel ve yerel şeytani odakları ciddi manada rahatsız etmiş bulunmaktadır.

Ülkemizde neredeyse her on yılda bir gerçekleşen -ve dış güçlerin talimatlarıyla yapıldığı ortaya çıkan- darbeler (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat) döneminde en büyük kıyıma İmam Hatip okullarının uğraması da şer odakların bu okullardan duydukları endişeden kaynaklanmıştır. Demek ki, İmam Hatipler milletimizin yürekten arzuladığı manevi dönüşüme ciddi katkı sağlamışlardır ve bu yüzden de her darbe sürecinde ya orta kısımları kapatılmış ya başörtüsü yasağına maruz kalmışlar ya da üniversitelere girişleri engellenmiştir. Neredeyse kapanma noktasına gelseler de “dindar” halkımızın olağanüstü desteği ve nice fedakâr ve cefakâr öncülerinin gayreti ile uzun soluklu yürüyüşünü sürdüren İmam Hatipler her geçen sene artan akademik başarıları ve manevi donanımları ile Akif’in özlediği “Asım’ın nesli” olmak için çırpınmakta ve “asrın idrakine İslâm’ı haykırma” yolunda emin adımlarla ilerlemektedirler.

Diyeceksiniz ki; ‘İslâmî kesimden de zaman zaman İmam Hatip okullarına yönelik eleştiriler, bazen de eleştiri sınırlarını aşan toptancı itham ve yorumlar işitiyoruz’. Bütün çocuklarını İmam Hatiplerde okutan ve torunlarını da okutmakta olan bir “İmam Hatipli” olarak, aldığımız terbiye gereği, bu tür görüş ve beyanları, İmam Hatip okullarının Allah’ın rızasını kazanma yolunda İslâm davasına, ümmete ve millete daha yararlı ve daha esaslı hizmetler sergilemelerine yönelik dua ve temenniler olarak görmek isteriz. Ancak, nasıl ki, herhangi bir cemaat, camia, dergâh, vakıf veya bir eğitim kurumu, kendi içinden bir veya birkaç kişi “farklı” görüşler dillendirdiği için toptan suçlanamaz ise, İmam Hatip okulları ve devamı olan İlahiyatlardan bazı zevatın “ayrıksı” kanaatler serdetmesi sebebiyle de bu güzide kurumlarımızın toptancı bir mantıkla itham edilmeleri ve daha ileri giderek kapatılmalarının istenmesi kabul edilemez.

Bilinmelidir ki, İmam Hatip okullarımız, İlahiyatlarımız ve Diyanet Teşkilatımız yüzde doksan dokuzu Müslüman olan halkımızın bütün kesimlerini dikkate almak ve farklı mezhep, meşrep ve mektepleri kuşatan bir irşat dili ve hizmet anlayışı ile hareket etmek durumundadırlar ve iyi ki de böyledirler. ‘Din sadece benim görüşümden ibarettir’, ‘en doğru İslâm benimkidir’ gibi düşünen ve -tabir yerindeyse- ‘kargadan başka kuş tanımayan’ ifrat veya tefrit çizgisindeki “uç/uk” fikirli kişi veya hiziplerin bu omurga kurumlarımızı kendilerine benzetme çabaları da benzetemedikleri için dışlama çabaları da beyhudedir.

Vesselâm.

Kaynak / Yeni Akit Gazetesi