Altı temel hadis kitabından (Kütübü Sitte) biri olan Sünen-i İbn Mâce’de yer alan bir hadiste, günümüz dünyasında insanlığın kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına gelen felaketler şöyle beyan edilir:
“Abdullah bin Ömer’den (r.a) rivayet edildi ki: ‘Resûlullah(s.a) bize yönelerek şöyle buyurdu:
“Ey muhacirler cemaati! Beş şey vardır ki, onlarla müptela olacağınız zaman (hiçbir hayır kalmaz). Ben sizlerin, o şeylerin (dönemine) erişmenizden Allah’a sığınırım (O şeyler şunlardır):
Bir milletin içinde, zina/fuhuş ortaya çıkıp, nihayet o millet bu suçu aleni olarak işlediğinde, mutlaka onların içinde (bulaşıcı) taun hastalığı ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde vuku bulmamış ‘hastalıklar’ yayılır.
Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarın zulmü ile cezalandırılırlar.
Mallarının zekâtını vermekten imtina eden millet mutlaka yağmurdan men edilir (kuraklık cezası ile cezalandırılır) ve hayvanlar olmasa onlara yağmur yağdırılmaz.
Allah’ın ahdini ve Resulünün ahdini bozan her milletin başına, mutlaka Allah, kendilerinden olmayan düşmanı musallat eder ve düşman, o milletin elindekinin bazısını alır.
Ve imamları (liderleri) Allah’ın Kitabı ile amel etmeyip Allah’ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe (diğer hükümleri uygulamadıkça) Allah onların azabını kendi aralarında kılar.” (Hadis no: 4019).
Evet, başımıza ne geliyorsa, kendi ellerimizle yaptıklarımızdan geliyor. Şura, 30. ayette buyuruluyor:
“Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.”
Yukarıdaki hadis-i şerifi incelersek; zinanın yayılıp aleni hale gelmesi görülmemiş bulaşıcı hastalıklara, ölçü ve tartıda hile kıtlık ve geçim sıkıntısına, malının zekâtını vermemek kuraklığa, Allah ve Resulüne verdiğimiz sözleri tutmamak düşman saldırılarına, Allah’ın emirlerinden işine geleni uygulayıp diğerlerini uygulamamak da milletin kendi içinde fitne ve anarşinin çıkmasıyla birbirlerine azap etmelerine yol açar.
Şu âyette ise zina, sahtekarlık, cimrilik vb. kötülükleri önlemeyenlerin azaba uğratılacağı açıklanıyor:
“Biz kötülükleri önlemeye çalışanları kurtardık; zâlimleri de yaptıkları bozgunculuklar sebebiyle şiddetli azâba uğrattık.” (A’râf 7/165)
İsrailoğullarından kâfir olanların, peygamberlerinin lânetini ve Allah’ın azabını hak etmelerinin nedenleri de isyankârlıkları, taşkınlıkları ve birbirlerinin yaptıkları kötülüklere engel olmamalarıydı:
“İsrailoğullarından inkâr edenlere, Dâvud ve Meryem oğlu İsâ diliyle lânet edilmiştir. Bu, onların başkaldırmaları ve aşırı gitmelerindendi. Birbirlerinin yaptıkları kötülüklere (münker) mâni olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi.” (Mâide sûresi 5/78-79)
Kötülüklere engel olmakla emrolundukları halde içlerinde alenî kötülük işleyenlere engel olmayan İsrâiloğullarının lanetlenmesi her toplum için ibretliktir: Resulüllah’ın (s.a) açıklamasına göre: ‘İsrâiloğulları günahlara dalınca, âlimleri onları bundan nehyettiler ama onlar vazgeçmediler. Buna rağmen âlimler onlarla aynı mecliste beraberce yiyip içmeye ve sıkı fıkı olmaya devam ettiler de iyiliği emir ve kötülüğü nehiy konusunda işi birbirlerine havale ettiler. Allah da onların kalplerini birbirlerine benzetti ve onları Dâvud ve İsâ peygamberlerin diliyle lânetledi.’ (bak. İbn Mace, hd. no: 2006)
Bugünün dünyasında, hoşgörü gibi ‘aldatıcı’ bir moda kavramın arkasına sığınarak, kötülere ve kötülüklerle seyirci kalmak, kötülerle beraber iyilerin de felaketi olmaktadır.
İlk hadisteki “hayvanlar olmasa onlara yağmur yağdırılmaz” ifadesine de dikkat etmek gerekiyor: Rabbimizin merhameti elbette sonsuzdur. Günahsız hayvanlar sebebiyle bizler de rahmete kavuşuyoruz.
Yüce Rabbimiz, insana düşen görevi ise, Nûh (a.s) ve Hûd (a.s) nebilerin ağzından tavsiye buyuruyor:
‘Rabbinizden bağışlanma dileyin ve O’na tövbe edin ki üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin; mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler, ırmaklar yapsın.” (Nuh 72/10-12; Hûd 11/52)
Geliniz, Peygamberlerin ve Son Peygamber Efendimizin (s.a) yaptıkları gibi samimi dualar edelim:
“Rabbimiz! Bizleri bağışla; tövbelerimizi kabul buyur. Bizlere bol ve yararlı yağmurlar ihsan et…” Âmin.
Not: Yeni Akit gazetesinden alıntıdır.